Bizden ama öteki olanların romanı
BETÜL BAŞAK
2010 yılında yayımlanan “Ah Mana Mu”da mübadillerin, 2014 yılında yayımlanan “Elenika”da Rumların yaşadığı trajediye ve dışlanmaya odaklanan Handan Gökçek, Yakın Kitabevi’nden çıkan “Ve Yokmuş” isimli yeni romanında önceki kitaplarında işlemiş olduğu ‘öteki’ olma kavramını toplumsaldan bireysele dönüştürüyor. ‘Bizden’ oluşu aynı dili konuşmak ve aynı din olgusunu paylaşmaktan çıkarıyor, oyuna dahil olabilmek için daha fazlasına ihtiyacımız olduğunu vurgulayarak daha içsel ve kişisel bir alana taşıyor. Bununla birlikte Handan Gökçek’in bu üç romanının da ortak bir yönü var. Karakterlerinin yaşamları ve iç dünyaları ülkenin durumunun etkisiyle şekilleniyor. Gökçek bu sefer, ailesini ve dolayısıyla yaşamını ülkenin karmaşık politik yapısı sebebiyle yitirmiş olan Bilgin üzerinden 12 Eylül askeri darbesinin insanlar üzerindeki etkisini irdeliyor.
Hayali arkadaşlar
Kahramanımız Bilgin yaşamı lüks bir otelin döner kapısının önünde geçen tedirgin, yalnız ve silik; çemberin dışında yaşayarak saf kalabilmiş bir adam. Hâlihazırda yenik başlayan yaşamı darbeyle birlikte engel olamadığı ve olamayacağı türden bir enkaza dönüşen Bilgin, Bilgin oluşundan uzaklaşarak kitapların sonsuz yaşamlar sunan büyülü dünyasında kendini ve çevresini yeniden var etmeye koyuluyor. Kendi imkansızlıklarının esiri olmayı reddederek hayal dünyasında özgürleşiyor.
Kitapları ve kahramanları gerçek insanlardan daha çok sevdiğini söylüyor Bilgin. Tek arkadaşı roman kahramanları değil tabii, bir de kedisi Anton var. Bir arkadaştan ya da evcil hayvandan daha fazlası Anton, bir nevi iç sesi Bilgin’in.
Otele girip çıkan müşterileri izlemekten başka, otele ve oradaki yaşama dair hiçbir şey bilmiyor oluşu; hayatın karşısında yalnızca dikilip izlemekle geçen ömrünün yansıması niteliğinde. Hayat akıp giderken ona kalan yalnızca izlemek… Dahil olmuyor. Belki de bu dahil olma isteğinin etkisiyle yazmaya başlıyor Bilgin. Kelimelerin güvenli kıvrımlarına sığınıyor. Gördüklerine ve yaşadıklarına sesini çıkarmaya gücü yetmiyor ama ikiyüzlülüğe, yalanlara, sahtekarlıklara kalemiyle karşı koymaya çalışıyor.
Matruşka misali
Romanın kendisi de tıpkı Bilgin gibi içten içe kendi hikayesini yazıyor. Okura matruşka misali, asıl hikayede saklı, büyük yazarlara ve düşünürlere göz kırpan başka hikayeler sunuyor. Handan Gökçek, romanını yalnızca Bilgin’in kendi iç dünyası ve sıkıntılarıyla sınırlı tutmuyor. Yıkıcı siyasi olayların, haksızlıkların, toplum baskısının insan ruhunda bıraktığı dikiş tutmaz yaraların acısını da duymamızı sağlıyor