Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Milliyet Kitap » » Hem hayal hem korku: İstanbul
Mart 2017

Hem hayal hem korku: İstanbul

Hayatının önemli bir kısmını İstanbul üzerine yazmakla geçiren Beşir Ayvazoğlu’nun yeni kitabı “Bir Ateşpâre Bin Yangın", yazarın İstanbul üzerine kaleme aldığı edebi metinleri bir araya getiriyor.
ADALET ÇAVDAR
 
Mevzu bahis İstanbul olunca birçok duygunun arasında en çok sevgi, hayranlık ve bir parça öfke çıkar. Gidenin yaşadığı zamanları unutamadığı, kalanın artık bir hayli zor yaşadığı bir şehir olsa da İstanbul, İstanbul’dur sonuçta. Adına şiirler, şarkılar, gazeller yazılması boşa değil ya. Ne olursa olsun Yahya Kemal’in Aziz İstanbul’dur İstanbul, ama bir yandan bakınca da kimsesiz bir kenttir aslında. Yerlisine rastlanmayan, fethiyle sanki dünyaya hükümdar olan bir kent. Yine de şimdiki halini görünce insan üzülür... Belki o yüzden seyretmektense okumak daha iyidir İstanbul’u.  
 
Hayatının önemli bir kısmını İstanbul üzerine yazmakla geçiren Beşir Ayvazoğlu’nun Kapı Yayınları tarafından basılan son kitabı “Bir Ateşpâre Bin Yangın”, yazarın İstanbul üzerine yazdığı edebi metinleri bir araya getiriyor. Daha evvel yazdığı "Divanyolu: Bir Caddenin Hikâyesi", "Üçüncü Tepede Hayat" ve "Geceleyin Dersaadet" isimli kitapları yine İstanbul üzerineydi. Ayvazoğlu bu kitabında bir şehrin nasıl sevilebileceğini, nasıl yazılacağını, nasıl anlatılacağını gösteriyor. Mahalle mahalle, sokak sokak her tarafında gezdirip gördüğümüz kalabalığı ve çirkinliği değil her kuytusunun hikayesiyle bütünleştiriyor okurunu.
 
İstanbul gezintisi
 
“Bir Ateşpâre Bin Yangın” eski İstanbul’a edebiyatın gözüyle yapılan nostaljik bir seyahat. İstanbul’da bir ömür geçirenlere, İstanbul’u yeni keşfedenlere bir hatırlatıcı bağlamında bir eser. "Toprak", "Su", "Hava" ve "Ateş" adında dört bölümden oluşuyor eser. "Toprak" bölümünde çeşitli yazarların İstanbul’a dair yazdıkları hakkında denemelerle açılıyor. İstanbul edebiyatına, edebiyatın İstanbul’a bakışıyla İstanbul geziliyor. "Su" bölümünde şehrin çeşmeleri anlatılıyor. "Hava"da ise ağaçların, mevsim estetiklerinin hem okuma hem seyir keyfinin içerisine bir de şehirde unutulan seslerle kulakların kiri pası siliniyor. Son bölüm "Ateş"le İstanbul’un yangınları ve bu yangınların edebiyata olan yansımalarına dair bir deneme bulunuyor. 
 
Zihin açıcı metinler
 
Beşir Ayvazoğlu’nun kitabın girişinde yazdığı önsöz mahiyetinde olan yazısı kitabın hikayesini, nedenini ve çalışılma şeklini ayrıntılarıyla anlatıyor. Divan Edebiyatı’ndan günümüz edebiyatına kadar adeta bulduğu her fırsatta İstanbul'u okumaya niyet etmiş Ayvazoğlu. Onunkisi İstanbul'u sevmekten öte, ona kara sevdaya düşmek sanki. Yıllar süren bir çalışmanın küçük bir parçası sanırım elimizde tuttuğumuz bu kitap; kim bilir yıllar içinde Beşir Ayvazoğlu’nun çalışmaları içerisinde nelerini/nerelerini keşfedeceğiz İstanbul’un. 
 
İstanbul’u anlatırken bir edebiyat dersi de veriyor Beşir Ayvazoğlu. Bir araştırma sırasında insanların neleri keşfedip peşinden giderken, nasıl keyifle gezinebileceğini de kanıtlıyor. Aynı zamanda İstanbul ve edebiyat üzerine çalışmak isteyenlere de şahane fikirler sunuyor, zihin açıyor. Edebiyatın yanı sıra tarihsel bilgilere de yer veriliyor kitabın içinde. Şehrin her köşesini geçip bütün taşlarıyla konuşmuş gibi bir hali var Ayvazoğlu’nun. İnsana "Neydi, ne oldu?" da diye sordurtuyor ister istemez. Amma ve lakin yine de elinizdeki kitap sayesinde hatırları içerisinde siz olsanız da olmasanız da severken buluyorsunuz kendinizi. 
 
Bir güzelliğe iltifat mahiyetinde yazılmış bir metinler topluluğu “Bir Ateşpâre Bin Yangın”. Taşranın İstanbul’a, İstanbul’un taşraya baktığı kısımda özellikle anlıyoruz ki dün ne ise bugün de o aslında İstanbul. 
 
İçinde yaşayan insanlar değişse dönüşse de o aynı kalan bir şehir, büyüdükçe kendi kabuğuna çekilen bir insan. Her bir taşın sırrı, her akan suyun sabrı var ne de olsa şehrin dört bir yanında. Kolay değildir elbette bu kadar insanın hem hayali hem korkusu olmak.