Milliyet Sanat »Milliyet Kitap » » Enver Paşa'ya farklı bakış
Eylül 2012
Enver Paşa'ya farklı bakış
Mustafa Aksakal'ın akademik çalışması 'bizi Enver Paşa Cihan Harbi'ne soktu' şeklindeki klişeyi sarsıyor ve hatta Enver Paşa'yı suçlayan savları çürütüyor.
Mustafa Aksakal’ın çalışması bir doktora tezi. İngilizcesi Cambridge’den yayımlanmış. İstanbul Bilgi Üniversitesi’nden yayımlanan Türkçesi “Harb-i Umumi Eşiğinde, Osmanlı Devleti Son Savaşına Nasıl Girdi” adını taşıyor. Böyle değerli bir eseri iki yıl gecikerek okuduğum için kendimi eleştiriyorum.
Feroz Ahmad’ın belirttiği gibi, Osmanlı’yı Enver Paşa’nın harbe soktuğu tezi “İkincil kaynaklara, hatıralara” dayanır. Halbuki Aksakal Türk arşivlerinden başka Alman arşivlerine ve çeşitli dillerde yayımlanmış belgelere dayanarak eserini hazırlamış. Bildiğim kadarıyla savaşa girişimiz konusunda Alman arşivlerinde ilk defa bu kadar kapsamlı bir çalışma yapılmıştır. Onun için eser, popüler düzeyde ideolojik bir ‘kahraman Enver Paşa savunması’ değildir. Objektif ve ilmi bir araştırmadır.
Modernizm, milliyetçilik, militarizm
Kitap, Balkan Harbi’ndeki feci mağlubiyet ve maruz kalınan tehcir ve katliamın Osmanlı’da Türkçülük, milliyetçilik fikrini uyandırdığını anlatıyor. Napolyon tarafından ezilen Almanya’nın 'dirilerek' büyük bir güç haline gelmesi, Osmanlı subayına ilham ve heyecan vermektedir. Edirne’nin kurtarılmış olması bu yolda kuvvetli bir özgüven yaratmıştır.
Goltz Paşa’nın “Millet-i Müsellaha” (Silahlanmış Millet) adlı kitabı ve milletlerin güçlenmesine subayların öncülük edeceği fikri Enver’de ve bütün genç subaylarda siyasi bir itikat haline gelmiştir. Aksakal’ın belirttiği gibi, milliyetçilik, modernizm ve militarizm o dönemde bütün dünyada geçerlidir. Bu süreçte Osmanlı ile Çin benzerliği ilginçtir.
Kaybedilmiş Balkan topraklarını geri almak veya bir Asya imparatorluğuna dönüşmek gibi heyecanlar giderek Anadolu’ya dayalı modern bir devlet düşüncesine doğru değişmektedir. (Sf. 27-44)
Turan-İslam imparatorluğu kurmak hayalleriyle savaşa atıldığımız klişesinin fikri zemini sanılanın aksine çok zayıftır. Nitekim İttihatçıların asli tercihi İngiltere ile ittifak yapmaktır, fakat Almanya’ya karşı Rusya ile ittifak etmiş olan İngiltere bunu reddetmiştir. (Sf. 87 vd.) Türk ve İslam imparatorluğu kurmak gibi hayaller peşinde koşsaydılar, herhalde ilk ittifak yapmak isteyecekleri ülke, İngiltere olmazdı. Bu fikirler İngiliz imparatorluğu için tehditti.
Enver savaş heveslisi değil
Rusya korkusu ve İngiltere’nin ittifakı reddetmesi İttihatçıları Almanya ile ittifaka yöneltti. Fakat amaçları Alman ittifakından yararlanarak imparatorluğu yeni fetihlerle genişletmek değildir. İttihatçılar savaşın kısa süreceğini sanıyor ve Almanya ile ittifakın sağlayacağı güven içinde “İmparatorluğu sağlamlaştırıp kurumlarının modernleştirileceği yeni bir dönem başlamasını umuyorlardı.... Büyük güçlerden biriyle kurdukları ittifakın meyvelerini barış döneminde, savaşmadan toplamak istiyorlardı.” (Sf. 107)
Bu düşünceyle Almanya’yla ittifak yapılmıştır ama savaşa girmemek için çok çaba sarf edilmiştir. Almanya ittifakı feshetmekle tehdit edince savaşa girmek zorunluluğunu hissetmişlerdir. Mustafa Aksakal şöyle anlatıyor: “Enver Paşa savaşın içine atılmaya pek de hevesli değildi: Osmanlılar ancak üç ay ayak diremelerden, kandırmacalardan ve Berlin’le yürütülen uzatmalı pazarlıklardan sonra Alman-Osmanlı ittifakı kopma noktasına geldiğinde savaşa girmişlerdi... Osmanlıları nihayetinde savaşa sokan, Almanya’nın daha fazla askeri yardımda bulunmayı reddetmesi ve Osmanlıları terk edip Rusya ile ayrı bir anlaşmaya varma tehdidinde bulunması oldu.” (Sf. 223)
Aksakal, mutlaka okunması gereken bu değerli çalışmasıyla bir klişeyi kırmıştır; daha çok araştırılmalı, daha çok tartışılmalıdır.
Mustafa Aksakal’ın çalışması bir doktora tezi. İngilizcesi Cambridge’den yayımlanmış. İstanbul Bilgi Üniversitesi’nden yayımlanan Türkçesi “Harb-i Umumi Eşiğinde, Osmanlı Devleti Son Savaşına Nasıl Girdi” adını taşıyor. Böyle değerli bir eseri iki yıl gecikerek okuduğum için kendimi eleştiriyorum.
Feroz Ahmad’ın belirttiği gibi, Osmanlı’yı Enver Paşa’nın harbe soktuğu tezi “İkincil kaynaklara, hatıralara” dayanır. Halbuki Aksakal Türk arşivlerinden başka Alman arşivlerine ve çeşitli dillerde yayımlanmış belgelere dayanarak eserini hazırlamış. Bildiğim kadarıyla savaşa girişimiz konusunda Alman arşivlerinde ilk defa bu kadar kapsamlı bir çalışma yapılmıştır. Onun için eser, popüler düzeyde ideolojik bir ‘kahraman Enver Paşa savunması’ değildir. Objektif ve ilmi bir araştırmadır.
Modernizm, milliyetçilik, militarizm
Kitap, Balkan Harbi’ndeki feci mağlubiyet ve maruz kalınan tehcir ve katliamın Osmanlı’da Türkçülük, milliyetçilik fikrini uyandırdığını anlatıyor. Napolyon tarafından ezilen Almanya’nın 'dirilerek' büyük bir güç haline gelmesi, Osmanlı subayına ilham ve heyecan vermektedir. Edirne’nin kurtarılmış olması bu yolda kuvvetli bir özgüven yaratmıştır.
Goltz Paşa’nın “Millet-i Müsellaha” (Silahlanmış Millet) adlı kitabı ve milletlerin güçlenmesine subayların öncülük edeceği fikri Enver’de ve bütün genç subaylarda siyasi bir itikat haline gelmiştir. Aksakal’ın belirttiği gibi, milliyetçilik, modernizm ve militarizm o dönemde bütün dünyada geçerlidir. Bu süreçte Osmanlı ile Çin benzerliği ilginçtir.
Kaybedilmiş Balkan topraklarını geri almak veya bir Asya imparatorluğuna dönüşmek gibi heyecanlar giderek Anadolu’ya dayalı modern bir devlet düşüncesine doğru değişmektedir. (Sf. 27-44)
Turan-İslam imparatorluğu kurmak hayalleriyle savaşa atıldığımız klişesinin fikri zemini sanılanın aksine çok zayıftır. Nitekim İttihatçıların asli tercihi İngiltere ile ittifak yapmaktır, fakat Almanya’ya karşı Rusya ile ittifak etmiş olan İngiltere bunu reddetmiştir. (Sf. 87 vd.) Türk ve İslam imparatorluğu kurmak gibi hayaller peşinde koşsaydılar, herhalde ilk ittifak yapmak isteyecekleri ülke, İngiltere olmazdı. Bu fikirler İngiliz imparatorluğu için tehditti.
Enver savaş heveslisi değil
Rusya korkusu ve İngiltere’nin ittifakı reddetmesi İttihatçıları Almanya ile ittifaka yöneltti. Fakat amaçları Alman ittifakından yararlanarak imparatorluğu yeni fetihlerle genişletmek değildir. İttihatçılar savaşın kısa süreceğini sanıyor ve Almanya ile ittifakın sağlayacağı güven içinde “İmparatorluğu sağlamlaştırıp kurumlarının modernleştirileceği yeni bir dönem başlamasını umuyorlardı.... Büyük güçlerden biriyle kurdukları ittifakın meyvelerini barış döneminde, savaşmadan toplamak istiyorlardı.” (Sf. 107)
Bu düşünceyle Almanya’yla ittifak yapılmıştır ama savaşa girmemek için çok çaba sarf edilmiştir. Almanya ittifakı feshetmekle tehdit edince savaşa girmek zorunluluğunu hissetmişlerdir. Mustafa Aksakal şöyle anlatıyor: “Enver Paşa savaşın içine atılmaya pek de hevesli değildi: Osmanlılar ancak üç ay ayak diremelerden, kandırmacalardan ve Berlin’le yürütülen uzatmalı pazarlıklardan sonra Alman-Osmanlı ittifakı kopma noktasına geldiğinde savaşa girmişlerdi... Osmanlıları nihayetinde savaşa sokan, Almanya’nın daha fazla askeri yardımda bulunmayı reddetmesi ve Osmanlıları terk edip Rusya ile ayrı bir anlaşmaya varma tehdidinde bulunması oldu.” (Sf. 223)
Aksakal, mutlaka okunması gereken bu değerli çalışmasıyla bir klişeyi kırmıştır; daha çok araştırılmalı, daha çok tartışılmalıdır.
Etiketler: Taha Akyol Mustafa Aksakal Enver Paşa Harb-i Umumi Eşiğinde Osmanlı Devleti Son Savaşına Nasıl Girdi