‘Derya kuzusu’ filmler
23 Ekim 2012 - 07:10Slow Food Türkiye'nin ikinci kez düzenlediği "Lüfer Bayramı" çerçevesinde, kısa ve orta metrajlı 5 film Beyoğlu Salt'ta izleyiciyle buluştuNİL KURAL
Slow Food Türkiye Hareketi / Fikir Sahibi Damaklar, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin desteğiyle bu yıl ikinci kez Lüfer Bayramı’nı düzenledi. 19-21 Ekim’de yapılan ve her yıl ekim ayının 3. Cumartesi kutlanması planlanan bayramda, cumartesi günü düzenlenen "İstanbul'un En Baba Lüferi" olta avı yarışmasında balık tutuldu, şampiyon 38 santim uzunluğundaki lüferiyle Ahmet Yavuz oldu. Profesyonel Balıkçı Forumu Paneli’nde balıkçılar söz aldı, çocuklar için atölyeler düzenlendi ve kısa ve orta metrajlı 5 film geçtiğimiz hafta sonu Beyoğlu Salt’ta izleyiciyle buluştu.
İzlenen filmlerden biri belgesel ve kısa film yönetmeni Ethem Özgüven’in imzasını taşıyan 2008 yapımı orta metrajlı “Mare Nostrum / Bizim Deniz”di. Film balıkçılığa yakıştırılan ‘romantizmi’ yerle bir ederek, eski Foçalıların ya da Likyalılardan süregelen balık mirasının yerle bir edilmesini anlatıyor.
Gösterilen diğer bir film, Arzu Rüya Köksal’ın yönettiği, bol ödüllü bir yapım olan “Son Kumsal” oldu. 2008 tarihli orta metrajlı film, aynı yıl Ankara Film Festivali’nde belgesel dalında üçüncü olmasının yanı sıra uluslararası alanda da dikkat çekti ve 2010’da Los Angeles WIFTS Vakfı En İyi Film Ödülü kazanmıştı. Özgüven’in filmi Akdeniz’i konu alırken “Son Kumsal” Karadeniz’e odaklanıyor. Dalgakıran ve yol inşaatıyla doğal limanların ve balıkçı barınaklarının yok olması dolayısıyla hayatları alt üst olan balıkçıların dramını konu alıyor.
Kısa metrajlı 1975 yapımı bir balık filmi de festival dolayısıyla tekrar gündeme geldi. Tecrübeli belgeselci Yavuz Sezer’in imzasını taşıyan “Göksu'da Bir Balıkçı”, İstanbul Anadolu Hisarı’nda bulunan Göksu’da yaşayan balıkçı Ahmet Titiz’in kayığını hazırlarken, balığa çıkarken kısaca mesleğini yaparken yaşadıklarını belgeleyen bir yapım.
Boğaziçi Balıkları
Seçkide gösterilen en yeni tarihli belgesel ise ilk kez izleyici karşısına çıkan “Boğaziçi Balıkları”… Burak Dal ve Bahriye Kabadayı’nın imzasını taşıyan film, denizler ‘seninki kaç santim’, ‘küçük balık yoksa büyük balık da yok’, ‘İstanbul lüfere hasret kalmasın’, ‘yemiyorsak sebebi var’ gibi kampanyalarda öne çıkan, çevre bilincini konusundaki mücadeleyi konu almasının yanı sıra şehrin balık ve deniz kültürünün kayboluşunu gözler önüne seriyor. Balıkçılar filmin odak noktası ama konuyla ilgilenen yazarların, akademisyenlerin ve sivil mücadelenin aktörlerinin de görüşleriyle destekleniyor.
İstanbul Lüfer Bayramı etkinlikleri kapsamında Okan Üniversitesi Gastronomi Bölümü öğrencileri, Okan Koleji öğrencilerine balık şeklinde kurabiye yapmayı öğretti. Etkinlikte ayrıca öğrencilere, çevre koruma, deniz temizliği ve denizlerimizdeki balık çeşitliliği hakkında bilgiler verildi.
Diğer balık filmleri
Lüfer Bayramı’ndan yola çıktık ve beyazperdenin balık ve balıkçılarını mercek altına aldık.
“Yaşlı Adam ve Deniz / The Old Man and the Sea” (1958)
“Kara Gözlüm” (1970)
Atıf Yılmaz imzalı bu ünlü Yeşilçam filminde Türkan Şoray’ın canlandırdığı Azize, dedesinin tuttuğu balıkları satan bir balıkçı kızı olarak unutulmazdı. Şoray’a âşık baş erkek karakteri, romantik piyanisti Kadir İnanır’ın canlandırıyordu ve film Şoray’ın sevimli bir şekilde balık sattığı sahnelerle akıllarda yer etti.
“Bizi Ayıran Nehir / A River Runs Through It” (1992)
“Tabutta Rövaşata” (1996)
Slow Food Türkiye Hareketi / Fikir Sahibi Damaklar, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin desteğiyle bu yıl ikinci kez Lüfer Bayramı’nı düzenledi. 19-21 Ekim’de yapılan ve her yıl ekim ayının 3. Cumartesi kutlanması planlanan bayramda, cumartesi günü düzenlenen "İstanbul'un En Baba Lüferi" olta avı yarışmasında balık tutuldu, şampiyon 38 santim uzunluğundaki lüferiyle Ahmet Yavuz oldu. Profesyonel Balıkçı Forumu Paneli’nde balıkçılar söz aldı, çocuklar için atölyeler düzenlendi ve kısa ve orta metrajlı 5 film geçtiğimiz hafta sonu Beyoğlu Salt’ta izleyiciyle buluştu.
İzlenen filmlerden biri belgesel ve kısa film yönetmeni Ethem Özgüven’in imzasını taşıyan 2008 yapımı orta metrajlı “Mare Nostrum / Bizim Deniz”di. Film balıkçılığa yakıştırılan ‘romantizmi’ yerle bir ederek, eski Foçalıların ya da Likyalılardan süregelen balık mirasının yerle bir edilmesini anlatıyor.
Gösterilen diğer bir film, Arzu Rüya Köksal’ın yönettiği, bol ödüllü bir yapım olan “Son Kumsal” oldu. 2008 tarihli orta metrajlı film, aynı yıl Ankara Film Festivali’nde belgesel dalında üçüncü olmasının yanı sıra uluslararası alanda da dikkat çekti ve 2010’da Los Angeles WIFTS Vakfı En İyi Film Ödülü kazanmıştı. Özgüven’in filmi Akdeniz’i konu alırken “Son Kumsal” Karadeniz’e odaklanıyor. Dalgakıran ve yol inşaatıyla doğal limanların ve balıkçı barınaklarının yok olması dolayısıyla hayatları alt üst olan balıkçıların dramını konu alıyor.
Kısa metrajlı 1975 yapımı bir balık filmi de festival dolayısıyla tekrar gündeme geldi. Tecrübeli belgeselci Yavuz Sezer’in imzasını taşıyan “Göksu'da Bir Balıkçı”, İstanbul Anadolu Hisarı’nda bulunan Göksu’da yaşayan balıkçı Ahmet Titiz’in kayığını hazırlarken, balığa çıkarken kısaca mesleğini yaparken yaşadıklarını belgeleyen bir yapım.
Seçkide gösterilen en yeni tarihli belgesel ise ilk kez izleyici karşısına çıkan “Boğaziçi Balıkları”… Burak Dal ve Bahriye Kabadayı’nın imzasını taşıyan film, denizler ‘seninki kaç santim’, ‘küçük balık yoksa büyük balık da yok’, ‘İstanbul lüfere hasret kalmasın’, ‘yemiyorsak sebebi var’ gibi kampanyalarda öne çıkan, çevre bilincini konusundaki mücadeleyi konu almasının yanı sıra şehrin balık ve deniz kültürünün kayboluşunu gözler önüne seriyor. Balıkçılar filmin odak noktası ama konuyla ilgilenen yazarların, akademisyenlerin ve sivil mücadelenin aktörlerinin de görüşleriyle destekleniyor.
İstanbul Lüfer Bayramı etkinlikleri kapsamında Okan Üniversitesi Gastronomi Bölümü öğrencileri, Okan Koleji öğrencilerine balık şeklinde kurabiye yapmayı öğretti. Etkinlikte ayrıca öğrencilere, çevre koruma, deniz temizliği ve denizlerimizdeki balık çeşitliliği hakkında bilgiler verildi.
Diğer balık filmleri
Lüfer Bayramı’ndan yola çıktık ve beyazperdenin balık ve balıkçılarını mercek altına aldık.
“Yaşlı Adam ve Deniz / The Old Man and the Sea” (1958)
Spencer Tracy,
Yaşlı Adam ve Deniz
(1958) afişinde.
Ernest Hemingway’in 1951’de Küba’da yazdığı ve 1952’de yayımlanan Pulitzer ödüllü klasik eseri, 1958’de Spencer Tracy’nin başrolünü üstlendiği, John Sturges’in yönetmen koltuğuna oturduğu bir uyarlamayla sinemaya aktarıldı. Şanssızlıklar yaşayan, yaşlı bir balıkçının dev bir kılıçbalığı yakalamasını konu alan, melankoli ve hüznün ön planda olduğu film, balıkçılığın yanı sıra yaşlılıkla ilgili unutulmaz bir eser olarak kabul ediliyor. Spencer, çıkardığı işten memnun kalmayıp, “teknik olarak en baştan savma” filmin dese de, Hemingway romanının duygusunun izleyiciye geçebildiğini düşündüğü için memnuniyetini dile getirmişti. İzleyici de hemingway’in yanındaydı ve film unutulmazlar arasına girdi.Yaşlı Adam ve Deniz
(1958) afişinde.
“Kara Gözlüm” (1970)
Atıf Yılmaz imzalı bu ünlü Yeşilçam filminde Türkan Şoray’ın canlandırdığı Azize, dedesinin tuttuğu balıkları satan bir balıkçı kızı olarak unutulmazdı. Şoray’a âşık baş erkek karakteri, romantik piyanisti Kadir İnanır’ın canlandırıyordu ve film Şoray’ın sevimli bir şekilde balık sattığı sahnelerle akıllarda yer etti.
“Bizi Ayıran Nehir / A River Runs Through It” (1992)
"Bizi Ayıran Nehir"den (1992) bir balık tutma sahnesi.
Norman Maclean’in otobiyografik öğeler taşıyan kısa romanının uyarlamasının yönetmen koltuğunda aktörlüğüyle olduğu kadar yönetmenliğiyle de parlayan Robert Redford vardı. Başrollerde Brad Pitt ve Craig Sheffer’ın olduğu filmde uçurma balıkçılığı denen balık tutma tarzını tutkuyla seven iki kardeşin hikayesini konu alıyor, nehirde balık avlamak iki kardeşin hayatlarını birleştiren bir öğe olarak önemli yer tutuyordu.“Tabutta Rövaşata” (1996)
Tuncel Kurtiz, Tabutta Rövaşata'da (1996).
Derviş Zaim’in çok beğenilen ilk filminin Rumelihisarlı ana karakteri Mahsun kadar Tuncel Kurtiz’in canlandırdığı balıkçı Reis’le de akıllarda yer etti. Mahsun’a yardımcı olmaya çalışan Reis de filmin genelinin gerçekçi bakış açısından nasibini alıyordu.Etiketler: Ahmet Yavuz Bizi ayıran nehir Boğaziçi Balıkları Brad Pitt İstanbulun en baba lüferi Lüfer Lüfer bayramı Mare Nostrum Robert Redford Slow food Tabutta Rövaşata Türkiye Yaşlı adam ve deniz