Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Sahne Sanatları » Tiyatro oyunu gerçek hayata dönüşürse

Tiyatro oyunu gerçek hayata dönüşürse

Tiyatro oyunu gerçek hayata dönüşürse19 Ekim 2016 - 04:10 | Özge Özder, Selin İşcan ve Tuba Karabey, Aleksandar Popovski'nin yönettiği Tiyatro Hayal Perdesi oyunu 'Üç Kız Kardeş'te.
Bu yazı Edinburgh ve Avignon festivallerinde turnede geçiren Tiyatro Hayal Perdesi, yeni oyunu 'Üç Kız Kardeş'le sahnelerde. Tiyatronun kurucusu ve oyuncusu Selin İşcan, oyunun konusunu neredeyse aynen yaşamış
SELAY SARI
 
Tiyatro Hayal Perdesi, dünyanın en önemli sanat olaylarından Edinburgh Tiyatro Festivali'nde son iki senedir Türkiye'yi tek başına temsil ediyor. 2013 yılında kurulan ve Boris Vian oyunu 'İmparatorluk Kuranlar yahut Şümürz'le yurtiçinde olduğu gibi yurtdışında da saygın eleştirmenlerin övgülerini alan kumpanya, bu yıl başka bir önemli tiyatro festivali olan Avignon Off'ta 'Şümürz'ün yanı sıra yeni oyunları 'Üç Kız Kardeş'le de övgüleri topladı. 'Üç Kız Kardeş'i önümüzdeki hafta Salon İKSV'de sahneleyecek tiyatronun kurucusu oyuncu Selin İşcan ile Türkiye tiyatrosu hak ettiği desteği görüp yurtdışına açılabilse neler olur sorusuna cevap aradık.
 
Selin İşcan. Fotoğraf: Hüseyin Özdemir
Geçen sene Edinburgh'e gidişiniz biraz maceralı olmuştu.
 
Açıkçası bu sene benim aklımda Edinburgh yoktu çünkü maddi açıdan hiç kolay değil yurtdışında 3 hafta süren bu festivalde yer almak. Ancak bu yıl İskoçya Fransa Konsolosluğu'ndan Fransız Külür Enstitüsü'nden davet geldi. O yüzden Edinburgh gündemimize girdi; ancak iyi ki de gitmişiz, şu an çok mutluyum çünkü gerçekten muhteşem geçti. Sistem şöyle başvuruları kabul eden ve seçim yapan tek bir komite ya da jüri gibi bir yapı yok… Festivalde yer alan tiyatrolara yazıyorsunuz, karşılıklı bir anlaşmaya varıyorsunuz; bazılarının programı 2 yıl dolu oluyor mesela; kolay bir süreç değil ama özellikle Edinburgh için söylüyorum, çok ilgileniyorlar.
 
Edinburgh ve Avignon deneyimleri benzer mi?
 
Bu yıl Avignon daha zordu, belki önce İngilizce yazdığımız için. Fransızca yazmadan önce cevap bile alamadık. Epey sürdü mekanımızı bulmamız ama sonunda yerleşik bir tiyatro olan Theatre Tremplin'ile çalıştık; gayet te iyi geçti... 7-17 Temmuz arası 10 temsil 'Üç Kızkardeş'i sahneledik. 20-30 Temmuz arası ise yine 10 kez 'İmparatorluk Kuranlar yahut Şümürz'ü sahneledik. Toplam 20 oyun oynandı Avignon'da. Bu da Türkiye için bir ilk. İlk kez Türkiye'den bir tiyatro iki oyunuyla festivalde varoldu.
 
Ayşe Lebriz Berkem, Selin İşcan, Selin Tekman, Tuba Karabey, Reha Özcan ve Nihat Alptekin, Aleksandar Popovski'nin yönettiği 'İmparatorluk Kuranlar yahut Şümürz'de.
 
Seyirci ya da yapı açısından farkları var mı?
 
Edinburgh'de 15 gün kaldık. Aslında onlar üç hafta kalmamızı istediler ama bu mümkün değildi, ki aslında üç hafta kalınmalı; daha iyi sonuç alınıyor. Çünkü oraya gittiğin ilk hafta kendini duyurmaya çalışıyorsun, eleştirmenleri çekmeye çalışıyorsun. Sonuçta bu eleştirileri de gören festival seyircisi kulaktan kulağa hangi oyuna gidilmesi gerektiğini söylemeye başlıyor, bu yüzden üç hafta oynamak,yani festival boyunca oynamak gerekli. Örneğin The Scotsman bu yıl bize ikinci hafta geldi. İskoçya'nın en önemli gazetesi, gelmesi bizim için çok büyük mutluluktu. Geldiler ve dört yıldız aldık, çok güzel şeyler yazıldı. Üst üste yayınlardan yıldız yağdı, sosyal medyalarından da duyurdular. The Skinny, The List, The Stage ve Scotsman'den dört yıldız aldı 'İmparatoruk Kuranlar'. 
Festivalin önemli yayınlarından The List dergisi ikinci haftamızda bizi Hitlist'te 1 numarada gösterdi. 3269 oyun var, bu yüzden tabii ki bu müthiş birşey oldu. Bir de PR'cımız da yok; herşeyi kendimiz yapıyoruz; o yüzden bu kadar çok haber ve eleştiri çıkması daha da mutlu ediyor.
 
Avignon nasıldı?
 
Avignon'da yıldız sistemi yok. Eleştirmenlerin gelmesi yine de çok önemli tabii. Bizim için şöyle iyi bir şey oldu; Gilles Costaz geldi bizi izlemeye. Önemli bir dramaturg ve eleştirmen. Pazar günleri festivalde radyo yayını yapıyor ve herkes o yayını dinliyor oyunu hakkında bir şey söyleyecek mi diye. Onun bizi yazması oyunumuzun kaderini değiştirdi. Onun da etkisiyle son derece güzel geçti. Gidersin, az seyircin olur, seyirci beğenmez, zaten Türkçe, üst yazıyla oynanıyor, onlar için çok yeni bir şey. Üç defa bis yapıyorduk, seyirci bizi dışarda bekliyordu, ağlıyordu, sarılıyordu.
 
Darbe girişimi de sizin turnenize denk geldi.
 
Avignon'da 'Üç Kızkardeş' bitip 'İmparatorluk Kuranlar' başlayacakken darbe girişimi oldu, oyuncularımız gelebildi ama geri dönmeleri söz konusu oldu devlet memurları geri çağrıldığı için. Festivale 20 yıl sonra gidilmiş, yarım bırakıp gitmek skandal olacaktı. Edinburgh'a gitmemiz için de bir sürü özel izinler alındı, oradaki Fransız konsolosu Türkiye'ye mektuplar yazdı. Devlette konuşulmadık makam sanırım kalmadı. Bu sayede devlet erkanı da Edinburgh ve Avignon'da çok önemli festivaller olduğunu ve bir Türk topluluğunun buralara katılacağını da öğrenmiş oldu.
 
Türkiye'de bağımsız bir tiyatro olarak bu festivallere katılmanın maddi yükü çok değil mi?
 
Sonuç olarak tiyatro oldukça büyük bir maddi yükün altına girdi. Halbuki böyle projelerin yüzde 100 desteklenmesi lazım. Ayrıntıya girmek gerekirse, Ekonomi Bakanlığı fuarlara giden şirketlerin yüzde 50 masrafını karşılıyor. Kültür Bakanlığı'nda ise "Ben yurtdışına festivale gidiyorum" diyerek destek alabileceğim bir kalem bile yok. Türk tiyatrosunun dünyayla buluşması için buraların desteklenmesi lazım, ki görüldüğü gibi gidilebildiğinde muhteşem şeyler oluyor. Hem devletin hem de özel sektörün destek çıkması lazım. Mesela ülkelerin showcaseleri var Edinburgh'da, Fransa'nın, İtalya'nın, Tayvan'ın. Yani her ülke 5-6 oyun getiriyor. Avustralya'yı filan zaten hiç söylemiyorum 114 oyun getiriyor onlar. Böyle bir dünya var. Japonya'dan 30 tiyatro vardı. Biz zar zor tek bir oyunla gidebilelim diye adeta Kurtuluş Savaşı veriyoruz… Ki ilk kez Türkiye'den bir oyun ikinci kez Edinburgh Fringe Festivali'ne gidiyor.
 
Sven Jonke'nin oyun için tasarladığı dekor, suyla temas ettiğinde eriyen bir materyalden yapılmış bir küpten oluşuyor.
 
Henüz izlememiş olanlar için 'Üç Kızkardeş'i nasıl anlatırsınız?
 
Çehov'un 'Üç Kız Kardeş'inin uyarlaması, yönetmenimiz Aleksandar Popovski'nin dramaturgu ile birlikte yaptığı. Sahne açıldığında üç kadın görüyoruz, bir süre sonra anlıyoruz ki onlar üç aktris. Belirsiz bir ülkenin sınırında sıkışmış durumdalar. Anlıyoruz ki bu aktrisler mülteci. Sınırda polislere anlatmaya çalışıyorlar, "Biz aktrisiz, hayır mültecisiniz". Bunun dışındaki bölümlerin hepsi Çehov'un metninden. Dördüncü perdeyi banttan erkek karakterleri vererek oynuyorlar, oyuncu olduklarını kanıtlamak için. Bence çok güzel bir deneme. Oyun bir kübün içinde geçiyor, daha önce birlikte çalıştığımız dekor tasarımcımız Sven Jonke öyle bir tasarım yaptı ki bir sürprizi var: Dekor suyla temas ettiğinde eriyor ve gotik, tuhaf bir görsellik oluşuyor...
 
Sınırda sıkışmış mültecilik Türkiye'de insanların bir korkusu şu anda.
 
Ben bizzat yaşadım neredeyse bunu. Havaalanındayız, Fringe'e gitmeye çalışıyoruz. Belgelerimiz burada, izin kağıtlarımız burada, Edinburgh'de bir festival var, biz programdayız, biletlerimiz satışta. Bir şey olur, hayır der, gidemezsin, olabilirdi bu. Çok tuhaftı. Aslında onların ülkelerinde savaş var ve bir projeleri var, 'Üç Kızkardeş' oynamak istiyorlar. Yönetmenleri de onları diğer ülkede bekliyor, güvenli bir yerde prova yapabilmeleri için. Taksim'de tam bomba patladıktan sonra bizim oyun provalarımız olacaktı. Bizim Makedon yönetmenimiz ve yaratıcı ekibimiz de yabancı, biraz korktular açıkçası, gelmek istemediler. Ben bir ara kendimi 'Üç Kızkardeş' provası yapacak güvenli bir yer ararken buldum. Sonra ortalık sakinleşti ve sonuçta tam bombanın patladığı yerdeki bir sahnede yaptık provamızı.
 
Finansal desteğiniz nereden geliyor?
 
Geçen yıl yalnızca Edinburgh Fringe Festivali'ne katıldığımız için bu yılki gibi 5 hafta değil; iki haftalık bir yolculuktu ve yeterli derecede destek veren kurumlar vardı. Biz tabii ki Hayal Perdesi olarak bir miktar harcadık ama bu bizi sarsacak ölçüde bir para değildi. Bu sene ise öyle olmadı; oyuncuların özverisi de dahil olmak üzere; büyük bölümünü Hayal Perdesi karşıladı. Beşiktaş Belediyesi ve Western Union bize iki senedir destek oluyor. Kültür Bakanlığı Avignon uçak biletlerini karşıladı. Bunun için de Fransa Kültür Ateşesi Serra Altun'a teşekkür ederim. Onun dışında Başbakanlık Tanıtım Fonu'na başvurduk, geçen yıl oradan destek almıştık. Bu yıl ise herhangi bir cevap alamadık henüz. Bir de Edinburgh'da Başkonsolosumuz sayın Semih Lütfü Turgut'a çok teşekkür etmek istiyorum destekleri için. Fransız Kültür'le de geçen sene o bizi tanıştırdı, bu sayede bu sene davet aldık. Makedonya Kültür Bakanlığı da bize maddi destekte bulundu.