Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Sahne Sanatları » SMS ile yazılan oyun

SMS ile yazılan oyun

SMS ile yazılan oyun10 Kasım 2012 - 01:11 | Tan Temel ve Ece Dizdar, Bülent Erkmen'in konseptini yarattığı, yazdığı ve yönettiği
Bülent Erkmen'in konseptini hazırlayıp sahnelediği, İKSV Salon - Dot işbirliğiyle gerçekleşen "İki Kişilik Bir Oyun", 35 dakika içinde bir 'ilişki'nin geçirdiği evreleri anlatıyorASU MARO

Devasa bir metal ağın üstünde tırmanan, eğilen, bükülen, birbirine ulaşmaya çalşan iki insan... Tanışıyorlar, şakalaşıyorlar, bir cıvıltı var havada... Aşık olacaklar, sonra sevişecekler, o ağın içine girecekler, sonra sıkılacaklar, sıkışacaklar... Kavgalar, şüpheler, ihanetler, intikamlar... Ve sükunet...

Bülent Erkmen.
Bülent Erkmen'in konseptini hazırlayıp sahnelediği, İKSV Salon - Dot işbirliğiyle gerçekleşen "İki Kişilik Bir Oyun", 35 dakika içinde bir 'ilişki'nin geçirdiği evreleri anlatıyor. Oyunun aynı isimli farklı bir versiyonu, 2006 yılında İstanbul Tiyatro Festivali'nde oynanmıştı. O zaman metni Yekta Kopan yazmıştı, bu kez Bülent Erkmen ile Aslı Mertan birlikte yazmışlar. Üstelik, eşine az rastlanır bir yöntemle: Cep telefonlarına SMS atarak. İlk oyunun da, bunun da bir özelliği var: Diyaloglar tek 'kelime'lerden oluşuyor. Bir kelime Erkmen yazmış, bir kelime Mertan, ortaya derdini anlatmakta hiç de eksik kalmayan bir metin çıkmış. Hatta Erkmen'in istediği gibi "Biz fazladan kullanıyormuşuz ikinci - üçüncü kelimeleri" diye düşünebilirsiniz.

Oyun, adı üstünde iki kişilik ama, dört oyuncusu var. Ece Dizdar, Pınar Töre, Serkan Salihoğlu ve Tan Temel, farklı ikililer halinde dönüşümlü oynuyorlar. Bazen bir kadın - bir erkek, bazen iki kadın, bazen de iki erkekten oluşan ikililer... Bir başka deyişle; 12 Kasım Pazartesi saat 21.00'de Salon'da prömiyer yapacak olan oyunun dört ayrı versiyonu var. Mümkün olursa en az iki versiyonu görülmeli, aralarındaki farklar çarpıcı. Ve acele edilmeli, çünkü 12 kez sahnelenecek, her pazartesi aynı saatte. "İki Kişilik Bir Oyun"un hikayesini Bülent Erkmen'e sorduk...

Çeşitli denemelerden sonra bir replik siz, bir replik Aslı Mertan yazmışsınız oyunu... Hem de SMS ile!

Evet. Yorgun argın eve gidiyorum, Aslı işin üzerine çok düşüyor, 'Tamam' diyorum. O metindeki 'sıkıldım'lar bendendir. Bir de bazen bir niyetle bir şey yazıyorsun fakat uymuyor ona, başka yöne çekiyor. Sonra bakıyorsun, o çıkmalar, o çıkmanın sinirlilikleri, buraya çekememeler, başka yere geçmeler canlılık kazandırdı, daha iyi bir şey oldu sonunda.

"Ben sözün bu tarafa gitmesini istiyordum" diye hile yapmadınız mı hiç?

Yok yapmadım. Sadece bir iki yerde "Ya burası çok hamasi oldu, ne olur bu kelimeyi kullanmayalım" dediğim oldu. 'Acıtmak' mesela... "Sen de beni uyar", "öyle acıtma macıtma olmasın" dedim. Normal, sıradan kelimelerle ne yapılabilirse o.

İlk oyundakiler birlikte olamıyordu. Burada görüyoruz ki birlikte olmak da parlak bir sonuç getirmiyor...

Bir memnuniyet durumunun anlatılacak bir tarafı yok çünkü. Bir de şu benim çok ilgimi çekiyor: Ben, sizi ilk gördüğüm andaki yüzünüzün formunun, sizinle üç dört ay çok yakın olsam değiştiğine inanıyorum. Çünkü form dediğin algıdır. Bu da böyle. O ilk an ve sonraki göz körlüğünde olan kimyevi şey ve bunun sonra bozulma hali çok ilgimi çekiyor. Tabii bu bozulma başka bir şeyi yerine koyamadığın zaman olur. "Konuşamıyoruz" diyor ya, "Sevişelim" diyor. Yerine başka bir şey koyamadığın zaman ilişkide, sevişme kurtarıcı bir şey. Ama anı kurtaran bir şey, uzun vadeli değil. Bunları iyi anlatıyor metin.

Tan Temel ve Serkan Salihoğlu, 3 Aralık'ta
"İki Kişilik Bir Oyun"da yer alacaklar.
Neden bunu dört ayrı ikili olarak yapmak istediniz?

İlk oyunda bir kadın bir erkek vardı, çok tutucu, çok heteroseksüel bir şey. Biz kadın - erkek aşkından söz bahsetmiyoruz ki, aşktan bahsediyorsak hepsi için geçerli. Ve kelimelerin, farklı cinsiyetler için de geçerli olabilirliğini denemek istedim. Oldu gibi gözüküyor. Aynı kelimeler cinsiyet farklılığıyla ayrı anlamlar kazanıyor.

Oyuncu seçimlerini nasıl yaptınız?

Tamamen Dot'un imkanlarıyla. Ama sonra şu ilgimi çekti: İki profesyonel oyuncu, bir yönetmen, bir dansçı. Bunlardan farklı ritimler doğdu. Tamamen birbirinden farklı versiyonlar çıktı. Tek isteğim vardı oyunculardan, istek. Çünkü bunlar marjinal işler. Bir süre sonra "Ya ben ne yapıyorum? Niye doğru dürüst sandalyeme oturup cümlemi kurmuyorum?" diyebilir. Geleneksel oyun anlayışını bozmaya yönelik bir tavır var. Ben tiyatrocu değilim, bu yolla bir şey yapıyorum, problem olabilir, aksaklık olabilir, inanırsak onu çözeriz. İnanmak çok önemli.

Seyirciden aktif katılım bekliyor oyun...

Evet, seyirciye tavsiyemiz, yaklaşsın, burnunun dibine girsin, onunla birlikte dönsün... Sokakta bir durum vardır, ona yaklaşırsın, anlamaya çalışırsın ya, izleyiciyi öyle hareket ettirelim, o oturma halinden çıkartalım dedik.