Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Sahne Sanatları » Sabancı Müzesi perde diyor

Sabancı Müzesi perde diyor

Sabancı Müzesi perde diyor05 Ağustos 2017 - 07:08
'Müzede Yoga', 'Müzede Caz' ve 'Müzede Suare' başta olmak üzere pek çok etkinliğe ev sahipliği yapan Sakıp Sabancı Müzesi, 9 - 13 Ağustos tarihleri arasında 'Müzede Sahne, Fonda İstanbul' başlıklı bir programla gösteri sanatlarına mekân olacak
FİSUN YALÇINKAYA 
 
Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi (SSM), Sabancı Vakfı’nın desteğiyle 9-13 Ağustos tarihleri arasında 'Müzede Sahne, Fonda İstanbul' adıyla kapsamlı bir gösteri sanatları etkinliğine ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. Bu kapsamda 'Balat Monologlar Müzesi', 'Sen İstanbul’dan Daha Güzelsin', 'Tevatür', 'Çocukluğun Soğuk Geceleri' oyunları müzede sahnelenecek. Etkinlik kapsamında Sabancı Müzesi Müdürü Dr. Nazan Ölçer'le projenin detaylarını konuştuk. 
 
Nazan Ölçer.
Öncelikle müzenin sanatın farklı dallarına eğilmesi, tiyatro, performans ve çağdaş dansı programına dahil etmesi nasıl bir önem taşıyor?
 
Bir müze olarak, sanatın farklı alanlarına kucak açmak, bizi daima bir adım ileriye götürdüğü gibi farklı bir konuma da taşıyor. Sakıp Sabancı Müzesi, ziyarete açıldığı 2002’den bu yana kültürlerarası köprü görevi gören, yaşayan bir mekân ve kültür merkezidir. Bugüne kadar ev sahipliği yaptığımız uluslararası sergilerin yanı sıra gerçekleştirdiğimiz “Müzede Yoga”, “Müzede Caz”, “Müzede Suare”, geçtiğimiz yıl Kuzgun Acar’ın “Kuşlar  Soyut Kompozisyon” isimli eserinin müzede sergilenmesine paralel olarak hayata geçirdiğimiz mask tiyatrosu, konserler, “Boğaziçi Buluşmaları” başlıklı konferans serimiz gibi örneklerini çoğaltabileceğim kapsamlı etkinliklerle Türkiye’de çok yönlü müzecilik anlayışını yansıtan bir kurumuz. Bu anlamda müzenin, çevreyi de içine alan bir örnek oluşturduğuna inanıyorum. Sakıp Sabancı Müzesi’ni müzecilik alanında çağdaş, öncü ve yenilikçi bir çizgide tutmaya ve bunu geliştirmeye her zaman gayret edeceğiz. 
 
 
“Müzede Sahne / Fonda İstanbul” projesi nasıl ortaya çıktı, nasıl bir proje tasarladınız?
 
Saraçhane’de İMÇ’nin cephesinde 1967’den beri yer alan ve ciddi bir onarım sonrası geçtiğimiz yıl müzemizde sergilenen, Kuzgun Acar’ın “Kuşlar - Soyut Kompozisyon” heykelini, sanatçının anısına bir sokak tiyatrosuyla tekrar İMÇ’deki yerine uğurlamak istedik. Şu anda “Müzede Sahne / Fonda İstanbul” etkinliğimizin sanat yönetmeni olan Emre Koyuncuoğlu ile 3 gece süren “Punta Atmak” isimli tiyatro gösterisini gerçekleştirdik. Sakıp Sabancı Müzesi, konumu itibarıyla şahane bir İstanbul manzarasına sahip. Boğazın fon olarak yer aldığı bu tiyatro performansı müzemize çok yakıştı, izleyicilerimize doyumsuz bir 3 gece yaşattı... Bu yıl da Emre Koyuncuoğlu ile görüşmelerimiz sonucunda, gösteri sanatları alanındaki çalışmaların azaldığı yaz döneminde kapsamlı bir etkinlik gerçekleştirmek istediğimizi dile getirerek sanat yönetmenliğini de kendisinin üstlenmesini rica ettik, bizi kırmayarak teklifimizi kabul etti. Konsept; müzenin farklı bitki türlerini barındıran bahçesinin hem daha çok işlevselleşmesi, hem de ziyaretçilere farklı şekillerde bir buluşma alanı yaratılması üzerine ortaya çıktı. Boğaz’ın en eski ve en güzel semtlerinden biri olan Emirgan’da yer alan müzemizde gerçekleştireceğimiz bu kapsamlı etkinliğin teması ise müzenin konumuna uygun olarak “Müzede Sahne /  Fonda İstanbul” olarak belirlendi. Müzemizde yapmak istediğimiz, yüreğimizden geçen sayısız projelerimiz var. Maalesef  bunlardan bazılarını gerçekleştirme şansını yakalayabiliyoruz. Bu farklı projemizi de Sabancı Vakfı olmadan hayata geçiremezdik. Sabancı Vakfı her zaman sosyal konulara yakın durmuş, özellikle de Türk sahne sanatlarını uzun yıllar destekleyen bir kurum. Yanımızda olmasından büyük mutluluk duyuyoruz. 
 
 
Tiyatro sanatının müzeye taşınması doğrultusunda benzer etkinlikler veya sergiler de izleyicileri bekleyecek midir?
 
Elbette, geçen yıl bir sergiye paralel olarak gerçekleştirilen, bu yıl da daha kapsamlı bir konseptle hayat bulan gösteri sanatları etkinliklerimizi her yıl farklı temalarla sürdürmeyi planlıyoruz. 
 
Sakıp Sabancı Müzesi’nin manzarası ve doğal ortamı nasıl bir sahne oluşturuyor ve açık havada tiyatro izleme deneyimi sunmak sizin için neler ifade ediyor?
 
Sakıp Sabancı Müzesi, gerek Boğaz manzarası, gerekse geniş bitki çeşitliliği sunan yeşil bahçesiyle ziyaretçilerine her zaman farklı bir mekânsal deneyim yaşatıyor. Daha önceki tecrübelerimiz de gösteriyor ki açık havada gerçekleştirdiğimiz bu tarz etkinlikler, yoğun bir ziyaretçi kitlesini de beraberinde getiriyor. Yaz aylarında insanlar kapalı mekânlar yerine açık alanları tercih ediyor ve burada keyifli vakit geçiriyorlar. İnsanların buradan memnun ayrılması, bizler için de mutluluk kaynağı ve gelecek işlerimiz için de referans oluyor. 
 
Tüm dünyada müzelerin kendilerini yeniledikleri ve bir buluşma mekânı olarak genç kuşaklara hitap etmek için çabaladıkları günümüzde böyle bir proje ne noktada duruyor?
 
Kuşkusuz gençler kültür-sanat kurumlarının ulaşması gereken en kıymetli noktada duruyor. Biz de Sakıp Sabancı Müzesi olarak çok yönlü bir kültür-sanat ortamı yaratmaya, ziyaretçilerin müzemizde geçirdiği zamanı çoğaltmaya gayret ediyoruz. Örneğin Müzede Yoga’yı sürekli takip eden yaş ortalaması oldukça genç bir kemik izleyici kitlemiz oluştu. Bunun dışında özellikle İstanbul Bienali ile eş zamanlı düzenlediğimiz çağdaş sergilerimizle gençlerden yoğun ilgi görüyoruz. Ama Sakıp Sabancı Müzesi olarak hayatında ilk kez kültür-sanatla tanışmak isteyenlerin de ilk adresi olabilmeyi çok önemsiyoruz. 
 
Programdaki oyunlar nasıl ve nelere dikkat edilerek belirlendi?
 
İstanbul’da sahnelenen ve birçok değerli çalışma arasından seçilen bu oyunların temaya uygunluğu, birbirleriyle bütünleşmeleri ve toplumsal konulara dikkat çekmesi bizim için en önemli kriterdi. Aynı zamanda, geniş kitlelere seslenebilecek çağdaş bir dili yakalamış olmaları, özgün olmaları, çağdaş tiyatroya katkıda bulunan yeni metinler kullanmaları ve çağdaş dansta özgün işler üretmeleri ve işlerinde evrenselle yereli buluşturmaları gibi dinamiklerde oyun seçkisinin belirlenmesinde önemli bir rol oynadı. Daha sonra belirlenen bu oyunlar, “Fonda İstanbul” temasıyla bütünleşecek şekilde yeniden uyarlandı. 
 
Oyunlara eşlik eden konuşmalardan da kısaca bahsedebilir misiniz?
 
Etkinlik kapsamında gerçekleştirilecek söyleşilerde de çağdaş Türk tiyatrosuna üretimleriyle katkıda bulunan tiyatro sanatçısı Ayla Algan, Naz Erayda, kadınlar ve tiyatro üzerine çalışmalar yapan edebiyatçı Hatice Meryem’i ağırlayacağız. 
 
Zerrin Koyunsağan.
"Sanat bilincini geliştirmek amacı taşıyor"
 
Sabancı Vakfı Genel Müdürü Zerrin Koyunsağan'a projeye verdikleri desteği sorduk. 
 
Neden bu projeyi destekliyorsunuz?
 
Sabancı Vakfı olarak 43 yıldır ülkemizde kültür-sanat etkinliklerinin yaygınlaşmasını sağlamak ve genç nesillerde kültür-sanat bilincini geliştirmek amacıyla pek çok etkinliğe destek veriyoruz. Tiyatrodan halk danslarına, sinemadan müziğe sanatın farklı dallarında hayata geçirdiğimiz projelerle sanatın dönüştürücü gücünü destekliyor; ülkemizdeki kültür-sanat izleyicisinin sayısını artırmayı ve sanatsal etkinliklerin yaygınlaşmasını sağlamayı hedefliyoruz.
Bu kapsamda Sakıp Sabancı Müzesi ile de farklı projeler için işbirliği yapıyoruz. Geçtiğimiz yıl Kuzgun Acar’ın “Kuşlar - Soyut Kompozisyon” isimli eserinin müzede sergilenmesine paralel olarak gerçekleştirilen mask tiyatrosuna destek vermiştik.  Bu yıl da “Müzede Sahne / Fonda İstanbul” gibi hem vakfımızın sanata bakış açısı ile örtüşen hem de gençleri sanatla buluşturmayı hedefleyen bir projeye destek vermekten mutluluk duyuyoruz. Bu destekle hem kültür-sanat çalışmalarımıza bir yenisini eklemenin hem de Sakıp Sabancı Müzesi ile birlikte keyifli bir işe daha imza atmanın heyecanını yaşıyoruz. 
 
Sabancı Vakfı için bu projeye destek vermenin önemi nedir?
 
Kuruluşundan bu yana kültürel ve toplumsal gelişmeye katkıda bulunmak için çalışan bir vakıfız; toplumsal konulardaki farkındalığı artırmak amacıyla birçok çalışma gerçekleştirdik. Bu süreçte kültür-sanat faaliyetlerinin toplumda farkındalık yaratmada ve bireyleri harekete geçirmede en etkili yol olduğunu pek çok kez gördük. Hatta bu deneyimlerimiz sonucunda en son Sabancı Vakfı Kısa Film Yarışması’nı hayata geçirdik. Bu projenin de bireyleri sanatla buluşturmanın ötesine geçerek, toplumsal konulara dikkat çeken, geniş kitlelere seslenebilecek eserleri bir araya getirmesinin çok değerli olduğunu düşünüyorum. Programda toplumsal konulara dikkat çeken eserler yer alıyor. Sanatın dönüştürücü gücü daha fazla kişi tarafından fark edilip desteklendikçe, toplumsal konularda çözüm üretmenin ilk adımı olan farkındalık konusunda daha hızlı yol kat edeceğimize ve “Müzede Sahne / Fonda İstanbul” projesinin bu açıdan önemli olduğuna inanıyorum.