Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Sahne Sanatları » Gülriz Sururi'yi kaybettik

Gülriz Sururi'yi kaybettik

Gülriz Sururi'yi kaybettik02 Ocak 2019 - 11:01
Türk tiyatrosuna büyük emekler veren, çok küçük yaşlarda tiyatro sahnesine adım atan, 'Keşanlı Ali Destanı'nında Zilha başta olmak üzere unutulmayacak karakterlere hayat veren sanatçı Gülriz Sururi dün tedavi gördüğü hastanede yaşama veda etti.

1929 senesinde İstanbul'da dünyaya gelen Sururi, sanatçı bir aileden geliyordu. Oyuncu ve yazar Yusuf, Celâl ve Ali Sururi'nin; tiyatro oyuncusu Mevdude Refik Hanım’ın yeğeni olan sanatçı, erken yaşlarda tiyatro eğitimi almaya başladı. Muhsin Ertuğrul’un isteğiyle 12 yaşında İstanbul Şehir Tiyatrosu’nda sahneye çıktı ve burada dönemin önemli eğitmenlerinden tiyatro, şan ve bale dersleri aldı. Konservatuvarda eğitimini sürdürürken bazı özel topluluklarda da başroller oynamaya başladı. İstanbul Şehir Tiyatrosu’nda Aristophanes’in 'Kurbağalar' ve Jean Giraudoux’nun 'Su Kızı' oyunlarında sahneye çıktı ve 1943'te profesyonel oyuncu oldu.

 

1960 yılında Muammer Karaca ve Dormen tiyatrolarında oyunculuk yapmaya başladı. 1961'de 'Ben Bir Fotoğraf Makinesiyim' oyunuyla tamamen Dormen Tiyatrosu’na geçti. Dormen Tiyatrosu’nda 'Sokak Kızı İrma'daki rolüyle İlhan İskender Ödülleri'nde En İyi Kadın Oyuncu Ödülü'ne değer görüldü. Kendisi gibi tiyatro oyuncusu olan Engin Cezzar’la evlendi ve birlikte 1962 yılında Gülriz Sururi-Engin Cezzar Tiyatrosu’nu kurdular.

 

1966 senesinde 'Teneke' oyunundaki rolüyle En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’ne değer görüldü ve aynı sene Türk Kadınlar Birliği tarafından Yılın Kadını seçildi. 1971'de En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nü 'Hint Kumaşı'ndaki rolüyle üçüncü kez aldı. 1979-1980 tiyatro sezonunda Mehmet Akan’la birlikte, Gülriz Sururi-Engin Cezzar Tiyatrosu’nda sahnelemiş oyunlarından 'Uzun İnce Bir Yol' adlı bir derleme yaptı ve bu oyunda rol aldı. 1982-1983 tiyatro sezonunda 'Kaldırım Serçesi' adlı müzikaldeki Edith Piaf yorumuyla Avni Dilligil Tiyatro Ödülleri’nde En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nü, İzmir Gazeteciler Derneği’nin Altan Artemis Ödülü’nü ve Milliyet gazetesinin 1983 Süperstar Tiyatro Oyuncusu Ödülü'nü aldı.

 

Adına verilen tiyatro ödülü

Gülriz Sururi, oyunculuğun yanı sıra altı ayrı kitaba imza attı. Çocukluğunu, ilk gençliğini, tiyatroya başlama serüvenini, düş kırıklıklarını, yaşadığı aşkları, başından geçen evlilikleri; oyuncu, yönetmen, yazar ve daha birçok isimle kesişen yaşamını ilk anı kitabı olan 'Kıldan İnce Kılıçtan Keskince'de bir edebiyatçı titizliğiyle anlattı. İkinci kitabı 'Bir An Gelir'de ise; 1980 yılı sonrası dönemi kaleme aldı.

 

Gülriz Sururi, yemekli sohbet programı 'A La Luna'yı yaptı ve sundu. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde bir süre oyunculuk dersleri verdi. 'Müzik Hallerim' adlı müzikli oyunlarında söylediği şarkılarından oluşan bir albüm de yaptı. 'Kaldırım Serçesi', 'Keşanlı Ali Destanı', 'Sokak Kızı İrma' ve 'Kabare' rolleriyle hafızalara kazandı. Yanı sıra 'Kısmet', 'Fosforlu Cevriye' müzikali, 'Biz Sıfırdan Başladık' ve 'Konçinalar Kumpanyası' oyunlarını yönetti. Anı, roman ve öykü kitabının dışında üç de yemek kitabı yazdı. Geçen yıl İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) ile birlikte ilk kez Gülriz Sururi - Engin Cezzar Tiyatro Ödülü'nün verilmesi için harekete geçti. Gülriz Sururi'nin yaptığı bağışla verilen ödülün ilkine Altkat Sanat Tiyatrosu ve Altıdan Sonra Tiyatro, Kumbaracı50 değer görülmüştü.

 

 

Son röportajını Milliyet'e verdi

Gülriz Sururi, son röportajını Milliyet gazetesinden Sercan Kısmet'e vermişti. Sanatçı, Gülriz Sururi - Engin Cezzar Tiyatro Ödülü ile ilgili olarak Milliyet'e "Ülkemizde sanat sevilmiyor. Engin’le, yaşadığı dönem böyle bir şey düşünüyorduk. Bunu hayata geçirdiğim için çok mutluyum. Biz yolcuyuz, tiyatro hancı... Sonsuza kadar devam edecek. Sinema ve dizi gibi bir şey değil, seyirciyle göz temasıyla oynuyorsunuz. Mesleğim çok değerli, benim gelmişim ve geçmişim orasıysa, geleceğim de orası olacaktır" diyordu.

 

Engin Cezzar'ın yanına defnedildi

Tedavi gördüğü hastanede dün hayatını kaybeden Gülriz Sururi, vasiyeti üzerine sessizce toprağa verildi. 56 yıllık eşi Engin Cezzar'ın yanına defnedilen sanatçının eşi de sadece dostlarının olduğu bir törenle defnedilmişti. Engin Cezzar'ın vefatının ardından verdiği bir röportajda sanatçı, cenaze törenlerini şöyle eleştirmişti: "Bizdeki cenaze törenleri kötü oluyor. Bana samimiyetsiz geliyor. Avlu kokteyllerine dönüşüyor. Biz, merasim bilmiyoruz, ölüye saygı duymuyoruz. İnsanların dedikodu yaparak orada vakit geçirdiklerini, sosyalleştiklerini çok gördüm. Birbirini görmek için gelenler olduğunu da biliyorum. Bu da bana fena geliyor. Ben bir camiye, bir cenazeye gittiğimde, artık aramızda olmayan o kişiden başka bir şey düşünmemeye çalışırım. Çünkü orada ona yarım saat vereceğim. Tamamında onunla ol. Ama biz, böyle yapamıyoruz. O bakımdan da tören istemedik..."