Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Sahne Sanatları » Gerilimli, siyah bir 'Kuğu Gölü'

Gerilimli, siyah bir 'Kuğu Gölü'

Gerilimli, siyah bir 'Kuğu Gölü'09 Mayıs 2017 - 11:05
Monte Carlo Balesi, 16-17 Mayıs'ta İKSV organizasyonuyla Zorlu PSM'de 'Göl - Kuğu Gölü'ne İthafen'i sahneleyecek. Koreograf Jean-Christophe Maillot, eseri 'karanlık bir 'Kuğu Gölü'' olarak yorumluyor
SELAY SARI
 
Bir zamanlar uzak bir ülkede genç, iştahlı, klasik baleleri çok seven ve onları farklı bir dille yorumlamak isteyen bir koreograf varmış. Bir gün bir prenses kendisine "Annemin vasiyeti üzerine kurduğum bale topluluğunun başına geçmek, onu muasır bale toplulukları seviyesine getirmek ister misin?" diye sormuş. Koreograf bu teklifi heyecanla kabul etmiş ve dünyanın dört bir yanını dolaştığı kumpanyayla çok merak edilen, balenin kalıplarını zorlayan işlere imza atmış.
 
Jean-Christophe Maillot.
Bir koreograf için peri masalını andıran bu gerçek hikâyenin kahramanları, Fransız koreograf Jean-Christophe Maillot, Monako hanedanından Hanover Prensesi Caroline ve annesi Grace Kelly'nin vasiyeti üzerine Caroline'in 1985'te kurduğu Monte Carlo Balesi. Caroline ve Maillot'nun 1992'de başlayan iş birliği ile dünyanın en saygın ve merak edilen topluluklarından birine dönüşen Monte Carlo Balesi, 2005'te 33. İstanbul Müzik Festivali kapsamında AKM'de sahneledikleri "Külkedisi" yorumundan 12 sene sonra, yine İKSV'nin davetiyle "Göl - Kuğu Gölü'ne İthafen"i İstanbul'a getirecek. 16-17 Mayıs tarihlerinde Zorlu PSM Ana Tiyatro'da sahnelenecek bale, Maillot'nun ifadesiyle 'orijinalin karanlık bir yorumu'.
 
Orijinal 'Kuğu Gölü' sizin için nasıl bir anlam ifade ediyor?
 
Orijinal eser çok önemli bir gelenek. 'Kuğu Gölü'nü geleneksel olarak güzel bir şekilde sahneleyebilmek için dansçıların aynı ekolden, hatta gelenekten gelmesi gerekir bana göre. O bakımdan onu Bolşoy, Mariinsky, Paris, İngiliz Kraliyet Balesi gibi yerleşik, çok güçlü geleneklere sahip kumpanyalardan izlemeyi tercih ederim. Elde bizimki gibi 20 farklı ülkeden 50 dansçının bir araya geldiği bir topluluk olunca, "Kuğu Gölü"nü yeni bir dinamikle, farklı bir bakış açısıyla yazmak gerektiğini düşünüyorum. Benim 'Göl'üm geleneksel versiyondan çok daha karanlık diyebilirim. Adeta bir gerilim filmi gibi. Ama bu gerilim içinde seyircilerin gelip kendi hayatlarına dair bir şeyler bulmasını istiyorum. Prense, beyaz kuğuya, siyah kuğuya baktıklarında tanıdıkları insanları görmelerini istiyorum. Bu da dans insanlara konuşabildiğinde, bir şeyler anlatabildiğinde olur.
 
 
"Kuğu Gölü"nü az çok tanıyan seyirciler "Göl"de ne bulabilir?
 
Eseri iyi tanıyanlar büyük ihtimalle sarsılacaktır. Alışık oldukları tütüleri ya da balenin geleneksel tarafını bulamayacaklar. İlk 10-15 dakika biraz kaybolabilirler, ama sonra esere giden yolu tekrar bulabileceklerini umuyorum. Baleyi fazla kapalı, fazla eski moda bulan seyircilerin ise baştan çıkacaklarını düşünüyorum. 'Göl'ü izlemeye gelen seyircilerin çoğunun 'Kuğu Gölü'nün ne olduğu, ne anlattığı konusunda biraz fikri vardır, benim işim de onları şaşırtmak. Bunu bir insanla tanışmak gibi düşünebilirsiniz. Eğer biriyle tanıştığınızda tüm fikirleriniz uyuşuyorsa, her konuda anlaşıyorsanız, bu çok verimli, ilginç bir tanışıklık değildir. İlginç olan her şeyde uyuşmamaktır, o bir keşiftir. Bence gösteriler için de aynısı geçerli.
 
 
Hakim olmayanlar için bale stilinizi anlatır mısınız?
 
Benim tarzım, klasik hikâyeleri klasik, akademik eğitim almış dansçılarla çağdaş bir biçimde yeniden yaratmak, anlatmak. Genelde dansı, baleyi pek tanımayan kitlelere hitap edecek eserler sahneliyoruz; seyircilerin dansı o an sahnede keşfetmesini çok severim. O yüzden insanların gerçekliğiyle, gerçek hayatlarıyla sahnede gördüklerini ilişkilendirmesini isterim. Dans anlayışım genelde büyük gösterilerin görkeminden uzaktır, dekorlar neredeyse tamamen soyuttur örneğin. Gösterinin merkezinde hikâye vardır, akıl alıcı bir görsellikten ziyade. Benim için en önemlisi bir hikâye anlatabilmek.
 
Röportajın devamını Milliyet Sanat dergisi mayıs sayısında okuyabilirsiniz.