Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Sahne Sanatları » “Çağdaş toplum için tiyatro yapıyorum”

“Çağdaş toplum için tiyatro yapıyorum”

“Çağdaş toplum için tiyatro yapıyorum”21 Mayıs 2014 - 12:05 | Grzegorz Jarzyna, Onur Ödülü'nü festival direktörü Leman Yılmaz'dan aldı.
İstanbul Tiyatro Festivali'nde Onur Ödülü'ne layık görülen Polonyalı yönetmen Grzegorz Jarzyna ile festivaldeki oyunlarını ve tiyatro anlayışını konuştuk
ÖZGE KARA
 
19. İstanbul Tiyatro Festivali, 9 Mayıs akşamı Polonya’nın yenilikçi tiyatro yönetmenlerinden Grzegorz Jarzyna’nın ‘Ne Yaptıysak Nafile...’ isimli oyunu ile başladı. Yönetmen, iki oyunuyla katıldığı festivalin bu yılki onur ödülünü aldı. Jarzyna ile Türkiye’de ilk kez festival kapsamında sahnelenecek ‘Ne Yaptıysak Nafile...’ ve ‘Nosferatu’ isimli oyunları ve tiyatro anlayışı üzerine konuştuk.
 
Klasik oyunlardan sıradışı uyarlamalar yaratıyorsunuz. Klasikleri sizin için çekici kılan nedir?
 
Eski metinleri okuduğumda insanların çok da değişmediği hissine kapılıyorum. Çevresel ve teknik olarak çok değiştik, çok geliştik; ama ben insanların hala aynı genel kurallar doğrultusunda hareket ettiğine inanıyorum.  Davranış, düşünce, istek, öfke ve korkularımız hep aynı kalıyor.
 
Bir oyunda metnin içerdiği mesajdan başka nelere önem veriyorsunuz?
 
Mesaj ve sahnedeki gerçeklik benim için en önemli iki kavram. İzleyici, sahnedeki karakterle rahatça iletişim kurabilmeli; onda kendinden bir şey görebilmeli. Ben avant-garde bir yönetmen değilim, çağdaş toplum için tiyatro yapıyorum. Bu yüzden sahnedeki herkes ve her şey bu toplumu temsil etmek zorunda.
 
‘Ne Yaptıysak Nafile...’ mevcut değerler sistemini mizahi biçimde eleştiren bir oyun.
 
Oyunun metni çok genç bir Polonyalı yazara ait. Dorota Maslowska’nın özgün bir ifade tarzı var. Sadece dili değil, aynı zamanda topluma bakış açısıyla da bu özgünlüğü gösteriyor. Polonyalılar kendi kendilerini eleştirmekten ziyade, kendilerini her zaman politik bir kurban olarak görüyorlar. Ama genç nesil, artık bu klasik tarih söyleminden sıkılmış durumda. Dorota bu metinle topluma soyut bir şekilde bir nevi “Yeter artık. Biraz da aynadaki kendimize bakalım ve bu komplekslerimizle ne kadar komik olduğumuzu görelim,” diyor.
 
Festivaldeki diğer oyununuz ‘Nosferatu’ da bir Dracula uyarlaması. Sizin bu popüler simgeyi sahneye taşımanızda özel bir sebep var mı?
 
Özellikle genç nesil popüler kültür üzerinden vampirlere çok fazla çok özeniyor. Bram Stoker bu romanı yazdıktan sonra elbette çok şey değişti. Çok daha fazla bir tüketim içerisindeyiz: daha fazla gülüş, daha fazla ego, daha fazla taleplerimiz var. Tıpkı bir vampir gibi hep daha fazlasını istiyoruz. Onlar gibi ölümsüz olmadığımızı unutuyoruz. İşte bu yüzden bu oyunda kendi vampirliğinden sıkılmış, yorulmuş bir vampiri merkeze koydum. Vampirliğe özenen insanların karşısına insanlığı arayan bir vampir çıkarıyorum.
 
Festivalin bu yılki onur ödülünü siz aldınız. Bunun hakkında ne düşünüyorsunuz?
 
Gerçekten çok şaşırdım. Yurtdışından ödül almak beni her zaman çok mutlu ediyor. Fakat benim için asıl önemli olan izleyicinin oyunu beğenmesi, ulaştırmak istediğim mesajı alabilmesi. Eğer oyun sonrası izleyiciyle çok farklı yerlerde dursaydık bu ödül benim için çok anlamsız olurdu.