Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Plastik Sanatlar » Sen nasıl görüyorsun?

Sen nasıl görüyorsun?

Sen nasıl görüyorsun?06 Ağustos 2017 - 02:08
Arter bugüne dek ev sahipliği ettiği sergiler arasında en izleyici odaklı sergiyi ağırlıyor: 'Görme Biçimleri'. Serginin küratörleri Sam Bardaouil ile Till Fellrath ile detayları konuştuk
FİSUN YALÇINKAYA
 
1841- 1907 yılları arasında yaşamış Avrupa’da öğrenim görmüş Şeker Ahmet Paşa ile 1926 doğumlu 6 Ocak 2017’de kaybettiğimiz İngiliz düşünür John Berger’in yollarının kesişmesi sanat eleştirisinin en ince örneklerinden sayılabilir. Berger, İstanbul ziyaretinde gördüğü bu 'Ormanda Oduncu' adlı tabloya bakar ve onda ormanın bitmeyen hareketini ve oduncunun ilerleyişine rağmen hareketsiz duruşunu var oluşuyla ormana karışma anını bulur. 20. YY.’ın en önemli Alman düşünürlerinden Heidegger’in varlığın anlamına dair sözleriyle bu oduncu arasında bir bağ kurar. Sonunda da bu bağın doğasını açıklayarak bitirir. Nihayetinde bir resimde çok şey görmek mümkündür. Yanlarında yazan küçük açıklamaların, ya da sergi turlarında anlatılanların aksine bir sanat eseriyle vakit geçirmek insanın beraberinde getirdiği kültürel birikimin yansımalarıyla tesadüfi bir seyahate çıkması şeklinde görülebilir. Ya da siz nasıl görürseniz. Bu gerçekliği izleyiciye hatırlatan bir sergi var Arter’de. Küratörler, John Berger’ın 1972’de yayımladığı ve görsel kültür üzerine çığır açıcı metinlerden biri kabul edilen 'Görme Biçimleri' adlı kitabından yola çıkıyor. 13 Ağustos'a dek sürecek sergideki eserler, kendi bakışınızı üretebileceğiniz amacıyla getirilmiş. Bu hem neşeli, hem düşündürücü serginin küratörleri Montblanc Kültür Vakfı eşbaşkanları ve çok disiplinli küratoryal platform Art Reoriented’ın kurucuları Sam Bardaouil ile Till Fellrath. İkiliyle sanat dünyasını ele alışlarını ve serginin detaylarını konuştuk.
 
Fellrath ve Bardaouil.
Serginin başlığını gördüğümde bu sergiye John Berger’in ölümü sonrası hazırlanmaya başladığınızı düşünmüştüm. Ama öyle olmadığını bunun sadece üzücü bir tesadüf olduğunu basın toplantısında söylediniz. Peki, nereden yola çıktınız nasıl hazırlandınız bu sergiye?
 
Till Fellrath: Şu var ki, John Berger’i kaybetmeden önce bu sergiyi planlamasaydık yetiştirmemiz çok zor olurdu. Bir sergiyi hazırlamak uzun bir süre alıyor. Berger öldükten sonra yapmak çok kısa bir zamana sınırlamak olurdu ve çok zorlanırdık.
 
Sam Bardaouil: Sanata dair ilginç bulduğumuz şeylerden biri her zaman sanatçıların belli bir konteksten nasıl hareket ettikleri, yaratıcı süreçlerinin nasıl başladığı oldu. Tüm sanatçılar çok geniş bir yelpazeden farklı konuları, bilinçli ya da bilinçsizce, kast ederek ya da kast etmeyerek sanat dünyasının konuları arasına davet ediyorlar.  Yaklaşık bir yıl kadar önce sergiyi burada yapacağımız belli olduktan sonra farklı bakışlarla ilgili bir konu bulmak istedik. Şeker Ahmet Paşa ve John Berger örneği gibi, sadece sanatçıların farklı gelenekleri buluşturması bakımından değil ama şu anda sanatçıların neler yaptıkları hakkında da olmasını istedik. Dünyanın her yerinde durumlar bu kadar hassaslaşmışken sanatçıların bizim dünyayı farklı şekillerde görmemize izin vermelerinin ve bunu farklı şekillerde görmenin oldukça önemli olduğunu düşündük. Sanatçının rolünün önemli olduğunu özellikle dünya hassaslaştığında daha da önem kazandığını vurgulamayı önemsedik. Ama bunu sadece politik bir yerden yapmayı değil bir denge yakalamayı özellikle amaçladık.
 
 
Peki, bu sergide bir araya gelen sanatçıları nasıl seçtiniz?
 
S. B. : Mümkün olduğu kadar farklı disiplinlerden farklı bakış açılarından sanatçıları bir araya getirmeye çalıştık. Kendi disiplinlerini kullandıkları materyallerin sınırlarını zorlayan sanatçıları seçtik. Elbette daha önce çalıştığımız doğru bağlamı beklediğimiz ve buna göre bir araya getirdiğimiz sanatçılar da vardı.
T. F. : Elbette tüm sanat eserlerinin bir ortak noktası var. Bu da hepsinin ikinci bir kez bakılması gerekmesi… Her birine tekrar baktığınızda yeni bir yön farklı bir taraf görebiliyorsunuz. Tüm parçaların ikinci kez bakılması onlara bir şey katıyor. İlk bakışta bir şey görüyorsunuz ama tamamını göremiyorsunuz.
 
Türkiye sizin için nasıl bir yerdi bu sergiyi yapmak için?
 
T. F.: İyi bir seçimdi. İstanbul her an şaşırtabilen bir şehir ve izleyiciler çok meraklı ve ilgililerdi. Ayrıca Arter'de muhteşem bir ekiple çalıştık. İnanılmazlardı. Dünya çapında çalıştığımız pek çok yere göre çok iyilerdi. Serginin bu sergiyi izlemeye gelenleri farklı şeyler görmeye davet etmesini istiyoruz. Bir yandan elbette İstanbul’la doğrudan bir bağı da var.
 
Röportajın tamamını Milliyet Sanat ağustos sayısında okuyabilirsiniz.