Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Plastik Sanatlar » Bugünü borçlu olduğumuz kadınlar

Bugünü borçlu olduğumuz kadınlar

Bugünü borçlu olduğumuz kadınlar28 Haziran 2017 - 11:06
20. yüzyılın başında İngiltere'de oy hakkı ve eşitlik isteyen kadınların mücadelesine odaklanan ödüllü grafik roman ‘Bir Direniş Hikayesi: Öncü Kadınlar’ günümüze hangi aşamalardan geçilerek gelindiğinin ipuçlarını veriyor
FİSUN YALÇINKAYA
 
Geçtiğimiz yıl Hollywood’un en çok kazanan oyuncularından biri olan Oscar ödüllü yıldız Jennifer Lawrence kadın ve erkeklerin eşit kazanmadığına dikkat çekti. Lawrence, oynadığı filmlerden örnek vererek kadın oyuncuların erkek oyunculara göre eşit ücret almadığını ve sinema sektörünün haksız tavırlarını Lenny adlı yayında dile getirdi.
 
2017 yılında hala kadınlar eşit haklar için mücadeleyi sürdürürken Desen Yayınları’ndan çıkan ‘Bir Direniş Hikayesi: Öncü Kadınlar’ adlı grafik roman okurları kadın erkek eşitliği mücadelesinin en kilit noktalarından birine, 1900’lerin başındaki İngiltere’ye davet ediyor. Kadınlar eşit ödeme ve oy hakkı için nasıl örgütlendiler, onlar için bu haklar ne anlama geliyordu ve mücadelenin aktörlerini kimler oluşturuyordu, soruları kitapta yanıt buluyor. Orijinal ismi 'Sally Heathcote: Suffragette' olan, Mary M. Talbot’nun yazdığı Bryan Talbot’un resimlediği kitabın ilk baskısı 2014 yılında İngiltere’de yapılmış. Türkçe'ye ise Damla Kellecioğlu tarafından çevrilmiş. Kitap, 1906 yılından itibaren Sally adlı kimsesiz bir hizmetçinin gözünden kadınların oy hakkı mücadelesini anlatıyor. Hizmetçi olarak başladığı yaşamına o evde bu evde çalışırken oy hakkı mücadelesinde çalışanların yanında terzilikle devam eden Sally korkusuzca savaşıyor. Oy hakkı onların hayatının kurtuluşu ve değişim ihtimali anlamına geliyor. Kitaptaki bir konuşmacının sözleriyle: “Kadınlara oy hakkı verildiğinde, evlenmeden anne olan kadınların, terk edilmiş eşlerin, yoksulluğa mahkum çalışma evi sakinlerinin sefaleti son bulacak.” Kitapta hukukçular ve üst sınıftan kadınların işçi kadınları mücadelenin içine nasıl kattıkları da gözler önüne seriliyor. Sally’nin o ‘çalışma evi sakin’lerinden biri olması hikayeye okurun daha da yaklaşmasını sağlıyor.
 
Açlık grevi işkencesi
 
Oy hakkı için mücadele ederken hapse düşen kahramanımız Sally birçok kadın gibi açlık grevine de giriyor. “İlk açlık grevlerini yapanlar birkaç günde salıverilmişti, bu, iyi bir stratejiymiş gibi görünüyordu. Ancak sonra zorla besleme başladı,” diye anlatılıyor. Grafik roman o dönem İngiltere’deki korkunç uygulama zorla beslemeye de böylece değiniyor. Hapis sonrası iyileşme sürecinde ‘Kadın ve Emek’in aralarında olduğu çok sayıda kitabı okuyarak bilinçleniyor. Grafik roman hikâyenin sonunda okurları 1969 yılına götürüyor. Beraber mücadele ettiği kocası Arthur’u I. Dünya Savaşı’nda kaybeden Sally torunu ve kızını ağırlıyor. Torununun 18’ine geldiğine ve oy kullanabileceğine memnun oluyor, mücadelesinin sonuçlarını görüyor. Her ne kadar torunu pek de umursamasa da…
 
Grafik romanın neredeyse tamamı siyah beyazken yalnızca Sally’nin kızıl saçları ve kadın mücadelesinin simge renkleri mor ve turkuaz bayraklar, işlemeler, madalyonlar yer yer işaretler ve yine saçlar renkli. Böylece grafik romanın içinde akarken hareket halinde olan ve mücadele edenler renkleniyor diğerleriyse tarihin siyah beyaz sayfalarına karışıyor. Kitap sonundaki kaynakça ve zaman tüneli kısmında ise titiz araştırmacılar için pek çok tarih ve kaynak bilgisi bulunuyor. 2015 yılında Madrid Kitapçılar Birliği tarafından 'Yılın En İyi Grafik Romanı' seçilen 'Öncü Kadınlar' bu alanda Türkiye'de yayımlanan ilk kitap olma özelliğini de taşıyor.