Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Plastik Sanatlar » 'Şimdi uzaklardasın'

'Şimdi uzaklardasın'

'Şimdi uzaklardasın'03 Temmuz 2017 - 01:07
İsmini Zeki Müren'in 'Şimdi Uzaklardasın' şarkısından alan Merve Ünsal'ın sergisi 8 Temmuz tarihine dek İstanbul'daki Galerist'te görülebilecek
FİSUN YALÇINKAYA
 
Sanatçı Merve Ünsal, ‘Şimdi Uzaklardasın’ adlı sergisiyle Galerist’e konuk oluyor. 8 Temmuz’a dek devam edecek sergide sanatçı yakınlık, uzaklık, gerçeklik ve görsel temsiliyet kavramları üzerine şekillenen işlerine yer veriyor. Sergi, sanatçının 2008-2016 arasındaki ‘New York Times Fotoğrafları’ serisinden, ‘Pencereden’ adlı işinden ve ‘Şimdi Uzaklardasın’ adlı performans sunumundan oluşuyor. Merve Ünsal ile sergiyi ve sanat pratiğini konuştuk.
 
Tüm sergide uzaklık meselesi ve sizin estetikle kurduğunuz ilişki çok önemli bir yerde duruyor. Bu sergiyi neler oluşturdu, buraya getiren etkiler neler oldu?
 
Benim üretimimin merkezinde imaj üretimi, fotoğraf üretimi var. Bu imaj üretimiyle olan ilişkimin nasıl değiştiği ve gelecekte nasıl olacağı üzerine düşündüm. Sergiyi hazırlarken, yaklaşık 10 senedir üzerinde durduğum meseleleri toplayıp bundan sonra nereye gideceğime bakmak benim için önemliydi. Bu sergi için biraz ‘New York Times Fotoğrafları’ bir başlangıç noktası oldu. ‘Pencereden’ ve ‘Şimdi Uzaklardasın’ şeklinde de devam etti.
 
Merve Ünsal.
 
Boğaz’da bir tekne kiralanarak ışıklarla yazılmış cümlelerle evlenme teklif ediyor insanlar. Siz de bu etkinliği bir performansa çevirdiniz. Gazete ilanı verip, konuşulmayan konuları konuşmak üzere bir grup insanla bu kısa tekne yolculuğunu gerçekleştirdiniz. Sergide de bu performansın sunumu olan ‘Şimdi Uzaklardasın’ işi yer alıyor...
 
Şöyle düşündük: Özel alan olan teknede herkes beni tanıyordu, insan grubunu ben seçtim. Sergiye çok yakın bir zamanda toplandık. Ben insan kimyası üzerine oldukça vakit harcadım. Önce gazete ilanı verildi. Star gazetesine ilan verdik. Aynı zamanda teknede ağza alınmayacak şeylerin konuşulduğu bir durum yaratmaktı amaç. Katılanlar bir şey getirmeyebilirdiler de. Teknede birdenbire ciddi bir ortam oluştu. Ben daha çok şiddet ve politik bir şey bekliyordum, "Bir teknede ağza alınamayacak ve söylenemeyecek şeyler söyleyin" deyince benim aklıma siyaset gelmişti. Ama daha çok aileyle ilgili oldu konuşmalar. Fakat günün sonunda müthiş verilere ulaştık.
 
Bu işe ismini veren şarkıyla, Zeki Müren ve Türk Sanat Müziğiyle nasıl bir bağlantı kurdunuz?
 
Bu serginin gidişatı önce malzemeyi bulup sonra cümleyi bulmak, şeklinde ilerledi. Evlilik teklifi fikrini bir sene önce buldum. Kamusal alana girmek ve onu hack’lemek şeklinde... Böyle bir yöntem olduğunu düşündüm. Sonra da nasıl bir cümlesi olmalı, diye düşündüm. Kısa ve öz olmalı, sevgiliye söylenebilecek şeyler olmalı, ama sadece sevgiliye söylenecek gibi de olmamalı... Fakat şöyle özetleyeyim: Önce yöntem sonra içerik oluştu.
 
Üst üste binmiş haber görüntülerinden oluşan 'New York Times Fotoğrafları' serisi nasıl çıktı ortaya?
 
Bunlar New York Times’taki slideshowlar ve hikâyeler. Kriterlerim şöyle: Acıyla ilgili olanları seçiyorum. Acı da genelde üçüncü dünyayla ilgili oluyor. Doğal afetler ve şiddet, bir tane de İngiltere’nin alt sınıfının açlık sınırında olmasıyla ilgili bir haber var.
 
'Acı her yerde acı'
 
Fotoğrafları seçerken bir coğrafi kısıtlama koymadınız, ama aslında kendi kendine şekillenen bir alan var.
 
Acı her yerde acı, açlık her yerde açlık. Ama tabii ki şöyle bir şey de var: Bu serinin başlangıç noktası çok basitti. New York Times yüksek bir mecra ve gazetecilikte de hâlâ önemli bir yeri var. Ben de Amerika’dayken onu okuyordum. Sonra bir gün Türkiye’yle ilgili bir haber gördüm. Klasik Doğu - Batı senteziydi ve kötü bir hikâyeydi. O zaman, “Bir dakika dünyanın geri kalanını da böyle mi okuyorum” diye düşünmüştüm. Orta Doğu’yla ilgili haberlerde hep ağlayan kadınlar var, Afrika’yla ilgili olanlarda hep siyahiliğin parlatıldığı fotoğraflar var. Bu seriye başladığımda bir yandan da Magnum Fotoğraf Ajansı'nda staj yapıyordum. Stajyerin görevi, en çok arşivle uğraşmaktır ya, o sırada Çeçenya’da korkunç şeyler oluyordu ve ben Çeçenya fotoğraflarının künyelerini yazıyordum. Ben de 10 taneden sonra artık fotoğraftaki şeyleri görmemeye başladım. İlk defa bu şekilde gösteriliyorlar. Daha önce bu kadar fazlasını bir arada hiç görmemiştim. Bunlar benim görmek için yaptığım şeyler. Not almak gibi bir yandan.