Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Müzik » Rüya şarkıların peşinde

Rüya şarkıların peşinde

Rüya şarkıların peşinde09 Mayıs 2018 - 11:05
Bundan iki yıl önce İstanbul sahnesinde izlediğimiz, en çok turneye çıkan müzisyenler arasında yer alan Stacey Kent, Fransız şanson geleneği ile klasik Amerikan caz repertuvarını harmanladığı müziğiyle kendi tarzını yaratmış bir isim. 9 Mayıs'ta Zorlu PSM Caz Festivali kapsamında sahneye çıkacak olan Kent, konser öncesi sorularımızı yanıtladı.
GÜLDEN ÖKTEM
 
Sürekli turnedesiniz. Neredeyse dünyanın her noktasında konserler veriyorsunuz. İki yıl önce sizi İstanbul sahnesinde yine izlemiştik. Gittiğiniz turnelerde hafızanızdan çıkaramadığınız şehirler var mı?
 
Evet, gerçekten çok ülke geziyoruz ve dünyanın bir parçası olmaktan mutluyuz. Daha küçük bir kız çocuğuyken dünyayı gezmek ve dünyayla bağlantımı bu şekile kurmak isterdim. Şimdiye dek neredeyse 50 ülkede sahneye çıktık. Türkiye'de bizim konser vermeyi sevdiğimi ülkelerden biri. Hafızamıza kazınan yerlerin başında galiba Tayvan geliyor ana Güney Kore'de ağaçlar çiçek açtığında bir konser vermiştik. Gökyüzü bile neredeyse ağaçların rengine bürünmüştü; pembemsiydi...
 
Geçen yılki Nobel Edebiyat Ödülü'nü alan Kazuo Ishiguro ile birlikte besteler yaptınız. Bu ortaklık nasıl doğdu?
 
Kazuo Ishiguro, BBC Radyo'da 'Desert Island Discs' isimli bir sabah programının konuğuydu. Programın konsepti şöyle: Konukla bir söyleşi yapılıyor ve konuğa en sevdiği yedi kaydı söylemesini istiyorlar. O da benim 'The Can Take That Away From Me' isimli şarkımı seçmiş. Duyduğumda çok sevindim çünkü kitaplarını okuduğum ve hayran olduğum bir yazarın beni dinliyor olması mutluluk verici. Sonrasında kendisiyle iletişime geçtim ve arkadaş olduk. Ardından bir öğle yemeğinde, "Neden birlikte bir şarkı yazmıyoruz?" dedik ve süreç başlamış oldu... Hala benim için şarkı yazmaya devam ediyor, hatta son albümüm için 'Bulltet Train'i yazdı; benim seslendirmeyi en sevdiğim şarkı bu!
 
Geçen yıl 'I Know I Dream' isimli senfonik bir albüm yayınladınız. Hazırlık süreci nasıl oldu?
 
57 müzisyenle birlikte canlı kayıtlar yaptığımız bir albüm oldu. Bu albümde yer alması için 'rüya parçalar'ımın peşine düştüm ve bir liste çıkardım. Albümün turnesi için de kimi zaman 5tet'imle kimi zaman ise orkestrayla birlikte sahneye çıkıyoruz. İstanbul'da da bu kalabalık orkestrayla birlikte bir konser vereceğiz.
 
İlk kez bir orkestrayla birlikte albüm kaydettiniz. Bu kadar kalabalık bir ekiple birlikte çalmak ve söylemek nasıldı?
 
Bütün orkestrayla çalarken şarkı söylemenin verdiği hissi cümlelerle tavsir etmem inanın çok zor. Çok yoğun ve harika bir duyguydu. Düzenlemelerden, ortaya çıkan her şeyden çok mutluyum. Benim için bir rüyaydı ve rüya gerçek oldu. 
 
Albümdeki bütün şarkılar orkestra için özel olarak mı yazıldı ve bestelendi?
 
Evet Jim Tomlinson, Kazuo Ishiguro, Cliff Goldmacher ve Antonio Ladeira'nın yazdığı şarkıların hepsi orkestra için özellikle kaleme alındı. Diğer kahramanlarım Tom Jobim ve Edu Lobo'nun yazdığı şarkılar da, benim özellikle orkestrayla birlikte seslendirmek istediklerimdi. Mesela Tim Jobin'in yazdığı ve bir tür davet niteliğinde olan 'Double Rainbow' adlı şarkı şöyle başlıyor: "Listen... the rain is faling on the roses...' (Dinle... Yağmur güllerin üzerine damlıyor..." Bunun başını çektiği albümdeki neredeyse bütün şarkıların zihinde güçlü yansımaları var.
 
 
'Konuştuğum diller müziğimi zenginleştiriyor'
 

 

 
Pek çok dilde şarkılar seslendiriyorsunuz. Üniversitede de dil eğitimi aldınız. Bunun etkisi var mı?
 
Sadece konuşabildiğim dilde şarkılar söyleyebiliyorum. İngilizce, Fransızca ve Portekizce konuşabiliyorum. Aslında dil öğrenerek büyüdüm, diyebilirim (Üniversitede Latince, Almaca ve İtalyanca öğrenmiştim). Bütün bu diller müziğimi daha da zengileştiriyor. Leo Ferre'nin Serge Gainsbourg'ın müziğini seviyorum ve Brezilya'da yapılan müziğe bayılıyorum...