Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Müzik » "Müziğin dünyanın ilacı olduğu kanısındayım”

"Müziğin dünyanın ilacı olduğu kanısındayım”

"Müziğin dünyanın  ilacı olduğu kanısındayım”10 Eylül 2019 - 03:09
İstanbul yepyeni bir festival kazandı. Son yıllarda yükselişte olan minimalist ve neo-klasik melodileri içinde barındıran Neue! Step Festivali, bu akşam Peter Broderick’in konseriyle başlıyor. Festival kapsamında Nils Frahm, Roberto Cacciapaglia, Berlin Filarmoni Orkestrası çellistleri ve daha birçok önemli müzisyen sahne alacak. Zorlu PSM’de gerçekleştirilecek olan festival kapsamında 360 derece sahne deneyimiyle izleyicinin karşısına çıkacak olan Peter Broderick, konseri öncesi Milliyet’e konuştu.

İhsan Dindar - Milliyet

 

Yorumlara göre pek çok insanın ruhuna hitap eden bestelere imza atıyorsunuz. Peki bu besteler ortaya nasıl çıkıyor? Diğer bir deyişle sizi müzikal anlamda neler besliyor?

İlham her yerden gelebilir. Benim için müziğim her daim bir tür sadelik içerir. Bu aynı zamanda bana gündelik yeni deneyimler için de kapı aralar. Tüm bu gündelik deneyimler de bir şekilde yeni müziklere evrilir ve dinleyicilerle de bağ kurmaya yardımcı olur.

 

İstanbul’un yeni bir müzik festivali var. Neue! Step. Siz de bu festivalin ilk senesinde yer alıyorsunuz. Hatta açılışını yapacaksınız. Festivalde neo-klasik ve minimal gibi türler ön planda. Bu nokta siz müziğinizi nerede konumlandırıyorsunuz?

Diğer insanlar tarafından yaptığım müzik minimalist olarak nitelendiriliyor. Bu doğru. Ancak ben kişisel olarak böyle hissetmiyorum. Elbette ki her dinleyicinin kendisine göre bir kavrayışı, bir yorumu vardır. Gençliğimde minimalist müziğin Philip Glass gibi önemli bir ismini ilham alarak yetiştim. Sonrasında da ondan daha yeni isimler olan Max Richter ve Johann Johannsson. Bu isimler muhakkak ki ben çok etkiledi. Ama bunun yanı sıra folk melodilerden de etkilendim.  Benim için bu müzik zevk aldığı aynı zamanda da çalmaktan mutluluk duyduğum bir tür.

 

Etkileşimden bahsederken folk müzik örneğini verdiniz. Farklı türlere bakışınız ve bestelerinizde kullanma konusundaki yaklaşımınız nedir? Bu noktada belli sınırlarınız var mı yoksa yeniliklere açık mısınız?

Kesinlikle her şeye açığım. Çok farklı müzik türleriyle deneyimlerim oldu. Hatta ergenlik yıllarımda metal gibi sert müziklerle de ilgilendim. Minimalist melodiler daha ağırlıklı olmakla birlikte farklı türler de bestelerim de kendisini hissettiriyor.

 

Birçok enstrümanı çalan birisiniz. Ancak bunlardan hangisi sizi en çok etkiliyor?

Yıllarca bu sorunun cevabını düşündüm. Sanırım yıllar geçtikçe bu soruya verdiğim cevap da değişti. Bu sorunun öncelikli cevabı tabii ki piyanodur.  Neticede sahip olduğu zenginlik açısından benim için yeri farklıdır. Ancak zamanla müziğimde sesimi de kullanmaya başladığımda bu soruya verdiğim cevap da biraz değişti. Bu soruya şu an sesim diye cevap verebilirim.  Ses hep senin yanında olan, her yere götürebileceğin ve içten gelen bir enstrüman.

 

İstanbul görüntülerinden oluşan bir klibiniz var.  A Ride on the Bosphorus şarkınıza çektiğiniz bir klip. İstanbul sizi etkilemişe benziyor. Nedir hikayesi bu şarkı ve klibin?

İstanbul’da çokça zaman vakit geçirdim. Her seferinde de beni derinden etkilemiştir. Bu aslında bir arkadaşımın benden istediği bir soundtrack çalışmasıydı. Öyle ortaya çıktı. Bu benim için de çok faydalı oldu. Karşıma çıkan güzellikler karşısında çok etkilendim. Öte yandan bir kedisever olarak sokakta adım attığım her yerde kediye rastlamak beni çok mutlu ediyor. Bu yüzden İstanbul’un bende çok özel bir yere var.

 

Peki İstanbul’a dair yeni bir beste gelebilir mi? Bu şehri yeniden üstelik en güzel döneminde ziyaret edeceksiniz…

İstanbul, benim gelecekteki bestelerimi mutlaka etkileyecektir, ilham olacaktır. Bu tamamen o an ne tür bir deneyim yaşayacağımla ilgili. Çok fazla planlı ilerlemeyi seven biri değilim. Tesadüfi gelişen şeyleri daha çok seviyorum.

 

Bu ziyaretleriniz sırasında Türk müziğini dinleme fırsatınız oldu mu?

Elbette. Türk müziğini dinliyorum. Geleneksel Türk müziğini dinleme fırsatım oldu. Son zamanlarda da 60 ve 70’li yıllarda ün kazanan saykodelik Türkçe şarkıları dinledim.  Özellikle de Selda Bağcan’ı çok etkileyici buluyorum. Son gelişimde sokak müzisyenlerini de dinleme şansı yakaladım.

 

Sona yaklaşırken Neue! Step festivali hakkında ne söylemek istersiniz? Dünyada da benzeri pek olmayan bir festival…

Adına minimal, ambiyans ya da neo-klasik ne derseniz deyin bir türün hızlı bir şekilde geliştiğini görüyoruz. Özellikle son 10-15 yılda epey bir popülarite kazandığı çok açık. Bu durum meslektaşlarımla da sık sık konuştuğum bir konu. Pek çok noktada bu müziğin modern dünyanın bir ilacı olduğu kanısındayım. Bu müzik insanları gerçekten rahatlatıyor.

 

Son soru, yakın gelecekte bizi bekleyen projeleriniz var mı?

Çok yakın zamanda yeni bir albüm kaydını bitirdim. Folk ezgilerin ağırlıkta olduğu bir albüm olacak. Sanırım önümüzdeki yıl yayımlanacak. Konserde de muhtemelen bu yeni albüme ait bazı parçaları çalacağım.

 

ihsan.dindar@milliyet.com.tr