Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Müzik » "Doğu bana çok daha çekici geliyor"

"Doğu bana çok daha çekici geliyor"

"Doğu bana çok daha çekici geliyor"20 Eylül 2018 - 10:09
Murat Ertel, Baba Zula ile Türkiye'nin yanı sıra yurt dışında da dinlenen ve pek çok yerde önemli konserlere imza atmış bir isim. Bu yıl ilki düzenlenecek olan Red Bull Music Festival İstanbul'un 26 Eylül'deki açılışını Round Robin projesiyle yapacak olan Murat Ertel ile hem bu özel proje hem de Baba Zula hakkında konuştuk.

İhsan Dindar - İstanbul

 

Müziğinizde batılı ve doğulu formlar bir arada yer alıyor. Bu ikisi sizin için ne anlam ifade ediyor?

 

Sanatla coğrafi ve kültürel bir bağ kurulması gerektiğini düşünüyorum. Bu bağ olmayınca bir zayıflama oluşuyor. Bence insanın sanatsal olarak beslendiği yerle bir ilişkisi olması gerekiyor. En dürüst ve yaratıcı üretim bence böyle mümkün olabilir.

Dil ve dilin yarattığı kültür sahiden çok önemli. Mesela Shakespeare, Danimarkalı bir prens hakkında bir şey yazıyorsa da her şeyden önce onu kendi dilinde yazıyor. Ve bence onu bir Danimarkalı gibi de yazamıyor. Yine örneğin ben blues müziğine bayılırım. Bir şekilde blues ile ilişkilendirilebilen bir müzik yaptığım da söylenebilir. Doğrudan blues yaptığım lisedeki dönemlerimde Amerika’da bir sinemaya girmiştim. Sinemada bir belgesel gösterimi vardı. Belgeselde sanatçı sorular soruyor, salondaki izleyiciler yanıtlıyordu. O an blues ile onlarınki gibi bir ilişki kuramayacağımı anlamıştım. Sonrasında blues ile olan ilişkimi başka bir seviyeye çektim.

Kısacası; İstanbul’da doğup büyümüş bir insan olarak Doğu-Batı’nın birleşmesi, bunun sakatlıkları ile karşılaşmak durumundayım ve bunu bir miras olarak görüyorum. Bu ilişkiyi; bu topraklarla ilgili olmayan birinin kurması zor. Ben de bunu sanatımdaki en önemli şeylerden biri olarak da değerlendiriyorum. Yine Batı’da, Doğu ile Batı’yı bir araya getirmek için yola çıkan birçok proje görüyoruz. Ama onlar bu doğallıkta ortaya çıkmıyor bence. Bu noktada Oryantalizm hakkında da düşünmek gerekiyor. Batı’dan gelmeyen bir oryantalizm. Doğu’nun değerlerinden belli bir heyecan duyan ve bunlarla hemhal olabilmek gibi kıstaslarla bir neo-oryantalizm yaratabileceğimizi düşünüyorum. Doğu bana çok daha çekici geliyor. Tabii Batı’yı reddetmiyorum. Yine İstanbul özelinde konuşacak olursak Doğu ve Batı’nın birleşmesine öylesine alışkınız ki belli bir dengede olmasa da beni heyecanlandırıyor.

 

 

İstanbul demişken, Red Bull, bu yıl tüm dünyada müzik festivalleri yapmaya başladı ve festivali İstanbul’a da taşıdı. Siz de bir küratör olarak Red Bull Music Festival İstanbul’un açılışını Round Robin projesiyle gerçekleştireceksiniz. Süreç nasıl başladı? En başında itibaren öğrenebilir miyiz?

 

Red Bull Music Festival’da böyle bir durum/konsept var, ne dersin diye sordular. İş anlatılınca çok heyecanlandım. Bu bir anlamda bir rüyanın gerçek olması durumu aslında ve beni çok heyecanlandırıyor. “Hangi müzisyenleri bir araya getirmek istiyorsan söyle, biz onları bir araya getirmeye çalışalım” dendi. Bir iki kural koyup geri kalan her şeyin serbest olduğu bir oyun gibi bir şey bu. İnsanlar on dakika çalacak, beşer dakika boyunca iki farklı isimle karşılaşacak ve önceden saptanmış bir müzik olmayacak. Yani doğaçlama yapacaklar. Tek kuralımız bu.

 

 

Ortaya çıkacak olan müzik bizim kadar sizin için de sürpriz olacak değil mi?

 

Kesinlikle. İsimleri seçerken kendi zevkime göre bir şeyler düşündüm. Müzik yapacak olanların çoğunu tanıyorum. Birçoğuyla da daha önce çalıştım, bazılarıyla çalışmadım ama işlerine aşinayım. Risk almak istedim ve aldım. Listede yer alması gereken son üç isim belli değil. Bu isimler kim olacak benim için de bir muamma.

 

 

Peki bu müzisyen eşleşmelerini oluştururken nelere dikkat ettiniz?

 

Sahnede yer alacak olan bir müzisyen bana bunları soruyor. “Kiminle çalacağım?”, “Ne zaman çıkacağım?” İlk ben çalıyorum. Bir tek sonuncu müzisyeni saptamak istedim. O da Gökçe Gürçay; kendisi Gevende ve Kardeş Türküler’den tanıdığımız bir müzisyen. Ona şunu söyledim “İlk beş dakikanda davul çal, son beş dakikada ise vücut perküsyonu yap.” Bunun güzel bir final olacağını düşündüm. Aradaki müzisyenlerin kiminle çalacağını saptamadım. Red Bull’dan arkadaşlarla da bu konuyu aramızda tartışıyoruz. Mümkün olduğunca geç söylememi istediler ve beni tamamen serbest bıraktılar. Benim kafamda olan şey şu; Bir gün önce bütün kadroyla konser mekânında bir genel prova almak. Orada bir eşleşme yapmayı düşünüyorum. Baba Zula albümlerinde de sıralama yaparken genelde iskambil kağıtlarının üzerine şarkıların adlarını yazarım. 24 yıldır süren bir gelenek bu. Sonrasında bu iskambil kağıtlarını karıştırıp fotoğraflarını çekerim. Bir sıralama yaptıktan sonra onu kaydederim. O sıralamayla dinlemeye başlarım. Sonrasında o sıralamada uymayan bir şey varsa onu değiştiririm. Buna benzer bir şekilde kartlara on altı ismi yazıp insanları eşleştirmeyi düşünüyorum.

Gecede müzikal eşleşmeler dışında Erdem Dilbaz’ın başında olduğu dört kişilik bir görsel ekip yer alacak. Her müzisyen için seçilen görüntüler ayrı olacak. -Mengü Ertel’in oğlu olarak, bir grafik sanatçısı babadan öğrendiğim en temel şey bir sanat dalını diğer sanat dallarıyla birleştirerek o sanat dalının sınırlarını zorlamak ve diğerlerini buna katmak.- Bunda tabii ki ön planda müzik olacak ama grafik de olacak. Aynı zamanda izleyici aktif olacak ve seçmek zorunda kalacak. Yuvarlak bir sahne kurulacak ve seyirci yerini değiştirmezse sahnedeki müzisyenlerin yüzüne göremeyecek. Çünkü o yuvarlak sahnede müzisyenler birbirlerine dönük olarak çalacaklar. Ama en az bir tanesi seyirciye sırtını dönecek.

 

 

Böyle bir projenin devamı gelebilir mi?

 

Gelebilir. Bence Round Robin’in standardını yükseltiyoruz. Daha önce Red Bull Music’in çeşitli etkinliklerinde dünyada New York, Zürih ve Montreal gibi şehirlerde de gerçekleşmiş. Ben Türkiye’de daha iyi olacağını düşünüyorum. İddialı olabilir ama böyle olacağını düşünüyorum. Performans ve sanatsal olarak daha iyi olacak.

 

 

Her şey bittiğinde izleyicide bırakmak istediğiniz bir duygu ya da düşünce olacak mı? Böyle bir amaç taşıyor musunuz?

 

Ben doğaçlama müziğe çok inanırım. İnsanlar da iyi bir tat bıraksın isterim. Çünkü pek çok insan aslında doğaçlama müziğe kapalı. Formül müziklere çok alışıklar. Onları tüketmeye şartlanmış durumdalar. Bunun bir nebze kırılmasını ve insanların algılarının açılmasını isterim.

 

 

Son olarak Baba Zula ile sorusu ile bitirmek istiyorum. Baba Zula’dan yeni bir albüm bekleyelim mi?

 

Bekleyin. Yolumuza quartet olarak devam ediyoruz. Ortaya çıkan şeyden çok çok memnunuz ve yeni bir albüm hazırlıyoruz. Babamın işlerini daha kolektif bir şekilde 3-4 kişi yorumluyoruz. Albüm ilk olarak EP formatında çıkacak. Albümün bitmiş hali daha sonra 2019’da çıkacak.

 

 

Alışıldık bir Baba Zula müziği mi olacak?

 

Çok da alışılmış bir Baba Zula tınısı olmayacağını söyleyebilirim. Tek vereceğim ipucu bu olsun. Farklı bir albüm olacak.

 

ihsan.dindar@milliyet.com.tr

http://instagram.com/ihsandinovski