İstanbul'un deyimleri bu kitapta
07 Ağustos 2014 - 01:08İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Öğretim Görevlisi Çilem Tercüman tarafından kaleme alınan kitap, İstanbul'un kültürel değerleri hakkında ipuçları vermenin yanı sıra Türkçenin zenginliklerini hatırlatmayı amaçlıyor
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş., masalların, efsanelerin, tarihi olayların kaynaklık ettiği, günlük konuşmada sıklıkla kullanılan, Türkçeye zenginlik katan 100 deyimi, ilginç hikayeleri ile birlikte tek kitapta topladı. 'İstanbul’un 100 Deyimi' isimli kitap, İstanbul’da yaşanmış olayların, İstanbul’da yaşamış tarihi kişiliklerin konu olduğu deyimlerin anlamlarını ve ortaya çıkış hikayelerini içeriyor.
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Öğretim Görevlisi Çilem Tercüman tarafından kaleme alınan kitap, İstanbul'un kültürel değerleri hakkında ipuçları vermenin yanı sıra Türkçenin zenginliklerini hatırlatmayı amaçlıyor.
'Püsküllü Bela', 'Dingo’nun Ahırı', 'Divanyolu’nda Fidan Büyütmek', 'Eşref Saati', 'Derdini Marko Paşa’ya Anlat', 'Serçeden Başka Kuş, Zeyrek’ten Başka Yokuş Bilmemek', 'Üsküdar’da Sabah Oldu', 'Göksu Testisi Gibi Terlemek', 'Ayasofya’da Dilenip Sultanahmet’te Sadaka Vermek', 'Marmara Çırası Gibi Tutuşmak', 'Mahşer Midillisi', 'Surre Devesi Gibi Takıp Takıştırmak', 'Lahanacı-Bamyacı', 'Vermeyince Mabud neylesin Mahmud', 'Hafız Paşa Tokatı' ve 'İçerisi Mahmutpaşa Çarşısı', kitapta hikâyeleri ile birlikte yer alan deyimlerden bazıları...
Ağzınla Kuş Tutsan Nafile: “Kişinin kendini yahut yaptığı işi beğendirememesi” anlamında kullanılan “ağzınla kuş tutsan nafile” deyiminin ortaya çıkışı, kaynaklarda şu hikayeyle anlatılır: Osmanlı İmparatorluğu’nun güçlü dönemlerinde, Fransa ile her alanda iyi ilişkilerin kurulduğu yıllarda bir gün, Topkapı Sarayı’nda huzura kabul edilmeyi bekleyen Fransa elçisi, işinin çok önemli ve acele olduğunu söyleyerek kızlarağasını kendisini bir an önce içeri alması için ikna etmeye çalışır ve buna karşılık şu cevabı alır: "Şevketli padişahımız bugün çok hiddetli. Biraz önce külahından tavşanlar çıkaran, alev alev yanan çubukları ağzında söndüren, havaya uçurduğu kuşu birkaç sözüyle geri döndürüp ağzıyla ayaklarından yakalayan hünerli bir hokkabazı dahi huzurundan kovdu. Senin anlayacağın, ağzınla kuş tutsan nafile, ama yine de büyük bir hünerin varsa söyle, zat-ı şahaneye arz edeyim."
Amme-i Davadan Zembili Yırtmak: Osmanlı’nın meşhur şeyhülislamlarından “Zembilli” lakabıyla tanınan Ali Efendi, evinin üst katındaki penceresinden zembilini sarkıtır, kimin bir sorusu olursa yazarak bu zembile koyar, Ali Efendi de uygun fetvayı yine zembille aşağıya yollarmış. Hatta rivayet odur ki yolda yürürken bile zembilini elinden bırakmaz, herkes yazdığı soruları zembile atarmış. Zembili kısa sürede eskiyen Ali Efendi, yenisini almak için çarşıya gittiğinde işlerinin çokluğundan kinaye olarak alışveriş yaptığı dükkân sahiplerine “Amme-i davadan yine zembili yırttık!” dermiş.
Ayasofya’da Dilenip Sultanahmet’te Sadaka Vermek: Hayatını başkalarının yardımıyla sürdürdüğü halde gösteriş yapmak amacıyla elindekileri etrafa dağıtanlar için kullanılan bu deyim kaynaklarda, “Sultanahmet’te dilenip Ayasofya’da sadaka /zekât vermek” şeklinde geçmektedir.
Etiketler: İstanbul deyimler istanbul'un 100 deyimi istanbul büyükşehir belediyesi kültür a.ş. ibb püsküllü bela dingo'nun ahırı Ayasofya sultanahmet