Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Edebiyat » ‘Çiğ gerçekliğin’ karşısında gerçeküstü bir kadın

‘Çiğ gerçekliğin’ karşısında gerçeküstü bir kadın

‘Çiğ gerçekliğin’ karşısında gerçeküstü bir kadın25 Ocak 2018 - 11:01
20. yüzyılın en önemli romancılarından biri kabul edilen, aralarında ‘Mülksüzler’ ve ‘Yerdeniz Üçlemesi’nin de olduğu kitaplara imza atan Ursula K. Le Guin 88 yaşında hayatını kaybetti
GÜLDEN ÖKTEM 
 
 
Ajanslar dün sosyalist, anarşist, feminist, Taocu ve yazar Ursula K. Le Guin’in pazartesi günü öldüğü haberini geçti. Oğlunun yaptığı açıklamaya göre 88 yaşındaki yazar doğduğu Kaliforniya’da huzurla yaşama veda etmişti. Kitapları bugüne dek 40’tan fazla dile çevrilen, 20. yüzyılın en önemli romancılarından biri olarak kabul edilen Le Guin 1929’da antropolog bir babanın, psikolog ve yazar bir annenin dördüncü kızı olarak dünyaya geldi. Le Guin henüz genç yaşında dönemin dergilerine fantazi öyküleri yazarken bir taraftan mitolojik romanlar kaleme alıyor diğer taraftan bilimkurgu yayınlarına göz kırpıyordu. Radcliff ve Columbia Üniversitesi’nde aldığı edebiyat eğitimi, bilimkurgu yazarlarına ve kitaplarına olan ilgisini kaybetmesine neden oldu. Bunun sebebini New York Times’a şöyle anlatıyordu: “Daha çok askerlik ve silahları dert ediniyormuş gibi gelmeye başladı hepsi. Beyaz adam bütün gücüyle gidiyor ve dünyayı fethediyor.”
 
Radcliffe’teki yüksek lisansının ardından kazandığı Fullbright bursuyla Paris’te edebiyat doktorası yapmak üzere Fransa’ya gitti ve burada kocası Charles Le Guin ile tanıştı. Orada evlendiler ve kısa bir süre sonra Amerika’ya döndüklerinde eğitimini tamamlamamaya karar verip çocuklarını yetiştirmek üzere sakin bir kent olan Kaliforniya eyaletinin Portland kentine taşındılar. Kültürel farklılıkların saygı gördüğü, kadın ve erkeğin eşit olduğu bir evde yetişen Le Guin anneliği ve yazarlığı birlikte yürüttü. 1960’ların ilk yarısında yayımlanmamış beş kitap kaleme aldı ve bu kitaplardan sonra tek bir tür altında şekillenecek romanlar/öyküler yazmaya karar verdi. İlk bilimkurgu kitabı ‘Rocannon’un Dünyası’nı 1966 senesinde yazdı ve iki yıl sonra en çok okunan kitaplarından biri olan ‘Yerdeniz Büyücüsü’nü çıkardı. Romanlarında cinsiyetsiz karakterler ön plana çıkıyordu ve bunu verdiği bir röportajında, “Romanlarımın yayımlanmaya başlandığı 1960’ların sonlarında diğer tüm bilimkurgu ve fantazi türü kitapları erkekler hakkındaydı. Androjini üstüne bir kitap yazarak özgün bir şeyler denedim ve bu cesaret işiydi” diyordu. 
 
 
 
Jüriyi birbirine düşürdü
 
Ursula K. Le Guin’i Türkiye’de en iyi bilen isimlerden biri olan Bülent Somay, ‘Mülksüzler ve Ursula K. Le Guin’ başlıklı yazısında bilimkurgu ve fantazi alanıda yazarın en çok tanınan kitaplarını şöyle sıralıyordu: “Bilimkurgu alanında ‘The Word for World is Forest’ (Dünyaya Orman Denir), ‘The Left Hand of Darkness’ (Karanlığın Sol Eli), ‘City of lllusions’ (Hayaller Şehri), ‘The Lathe of Heaven’ (Gökyüzünün Torna Tezgahı), ‘Rocannon’s World’ (Rocannon’un Dünyası) ve ‘The Planet of Exile’ (Sürgün Gezegeni); fantazi alanında ise ‘Threshold’ (Eşik; Türkiye’de ‘Başlangıç Yeri’ adıyla basıldı) ve ‘Earthsea Trilogy’ (‘Yerdeniz Üçlemesi’ artık dörtleme oldu). Bilimkurgu alanı içinde ve dışında sayısız ödülü var.”
 
 
70’lere gelindiğinde ‘Mülksüzler’ romanıyla bilimkurgunun en önemli ödüllerinin başını çeken Hugo ve Nebula’ya değer görüldü. Üyelerinin çoğunu Amerikan muhafazakarlarının oluşturduğu jüri, Nebula Ödülü’nde Le Guin’in adaylar arasında öne çıkması üzerine birbirine girdi. Üyelerden bir kısmı Le Guin’den de onun anarşist ve sosyalist bakış açısından da hoşlanmıyordu, ama tüm bu ters bakışa rağmen Le Guin ödülü aldı. Edebiyat alanında verilen en prestijli ödüllerden birinin jürisini birbirine düşüren bu kitap, anarşist dünyayla  kapitalist, devletçi dünyayı ve bu dünyalar arasındaki yolculuğu konu ediniyordu. Le Guin kendi deyişiyle bir ‘ikircikli ütopya’ olan romanın konusunu şöyle özetliyordu: “Romanım ‘Mülksüzler’, kendilerine Odocu diyen küçük bir dünya dolusu insanı anlatıyor. İsimlerini toplumlarının kurucusu olan Odo’dan alıyorlar; Odo romandaki olaylardan kuşaklarca önce yaşamış, bu yüzden olaylara katılmıyor, ya da yalnızca zımnen katılıyor, çünkü bütün olaylar aslında onunla başlamıştı.”
 
 
‘Mülksüzler’in ardından 20’den fazla hikâye kitabı ve roman yazdı. Carl Feedman’ın ‘Ursula K. Le Guin’le Konuşmalar’ adlı röportaj derlemesinde kendi kitaplarını uzun uzun anlatmak yerine onları, “Bugün olsa başka türlü olurdu bazı yazdıklarım” sözleriyle eleştirmekten geri durmadı. Edebiyatın sınıflandırılmasını bir piyasa meselesi olarak gören yazar, “Çiğ bir gerçekçiliğin içinde her an olanları anlatmak yerine gerçeküstü bir bakış açısıyla, yaşanmış olma ihtimali pek olmayanları anlatmayı tercih ettim” diyordu ve kitaplarında insanın, öteki varlıklardan kendisini üstün görerek dünyayı değiştirme görevi üstlenmesini eleştiriyordu.