Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Edebiyat » Bisiklet benim çıkışım oldu

Bisiklet benim çıkışım oldu

Bisiklet benim çıkışım oldu20 Ekim 2018 - 09:10
Yazar Gökhan Kutluer'in Bulut Fabrikası isimli öykü kitabı tiyatroya uyarlandı. Gerçek bir bisiklet tutkunu olan Kutluer ile hem öyküleri, hem bu sevdası hem de tiyatro uyarlaması üzerine bir röportaj gerçekleştirdik.

İhsan Dindar - İstanbul

 

Kariyeri bir kenara bırakıp tutkularının peşinden giden bir hikayeniz var. Bunu yaparken motivasyonunuz neydi?

Bisiklete dair Türkiye’de yapabileceğim şeylerin ve üretebileceklerimin belli bir noktadan ileri gidemeyeceğini anlayınca yol bisikletinin merkezlerinden biri olan İtalya’da kendimi denemek istedim. Türkiye, genel itibariyle bisiklete ve bu kültürün gerekliliklerine uygun bir ülke değil. Hoşgörü, sabır ve olumlu anlamda meraktan yoksun bireylere bisikletin iyi yanlarını anlatmak çok zor.

 

Öte yandan şimdilerde ikinci basımı raflarda olan ilk kitabım Bulut Fabrikası’nı da bitirmem gerekiyordu ve bunun için dinginliğe ihtiyacım vardı. İstanbul’da çok kısa bir toplu taşıma yolculuğu dahi yapsam, insanların yüzündeki o mutsuzluk ve tahammülsüz ifade, beni büsbütün düşürüyor, bir şeyler üretmekten uzak tutuyordu. İstanbul’da bisiklet sürmek yeterince güvenli olmadığı ve bisikletli bir hayat yaşamak isteyen kişilere saygı olmadığı için kendimi daha fazla yıpratmak istemedim.

 

Kişi değil vaka odaklı olmayı tercih ediyorum. Bu yüzden yola çıkarken aklımda sadece başarmak istediklerim vardı. Ne arkamda bıraktıklarım ne de yeni tanışacağım insanları düşünmüyordum. Tek düşündüğüm kendimi test edeceğim bu yeni hayata tutunabilmekti.

 

 

Bisiklet tutkunuz ilk bakışta fark ediliyor. İlk olarak bisikletin sizdeki yerini öğrenmek isterim…

Bisikletiyle sık vakit geçiren herkesten aynı tanımı duyarsınız: Özgürlük. Vefalı bir dost, siz istedikçe sizinle ilerleyen bir arkadaş ve siz uzaklaşmak istediğinizde siz geri çekmeyen bir araç… Bisiklet, hayatın rutininden kaçmak, zihnini berraklaştırmak ve bunu yaparken de zaman zaman fiziksel anlamda kendiyle inatlaşmak isteyenlerin favori hobisi veya sporudur. En azından benim içim durum tam olarak böyle.

 

Kurumsal bir hayat yaşarken kendimi kalın duvarları olan bir labirentte hissediyordum. Bir çıkışın olduğuna inandırılmıştık ama çıkışa dair ne bir ses, ne bir koku, ne de bir imge yoktu… Bisiklet benim çıkışım oldu. Onu fotoğraflamak bana müthiş keyif veriyordu. Bir şeyi gerçekten içinizden gelerek layıkıyla yaptığınız zaman sonuç mutlaka güzel oluyor. Instagram’da tanıştığım yüzlerce başka bisikletçi ile oldukça keyifli sohbetler ediyoruz ve kimi zaman bu bile beni mutlu etmeye yetiyor.

 

 

Bulut Fabrikası’nda bisiklet bir simge olarak yer alıyor. Bisikleti öykülerde konumlandırırken ilhamınız ne oldu?

Bisikletten hem maddi hem de manevi anlamda beslendim ve hayatıma böylesine derin izlerle kazındığı için onun uğruna bir şey yapmak istedim. Diğer yandan, kısa öykü yazarlığını ve anları tarif etmeyi çok seviyorum. Bu ikisini harmanlayıp ortaya bir kitap çıkarma fikri beni çok heyecanlandırdı. Kitabın çıkış noktası buydu. Hayatın içinden; kaygılı karakterlerin kendinden bir şeyler bulabileceği ve özellikle şehir insanının son zamanlarda içine düştüğü bazı sarmallara dikkat çeken öykülerin ve anların yer aldığı bir öykü kitabı olarak özetlenebilir.

 

Kitapta 17 tane farklı öykü var ve hepsinin içinde bisiklet ya da ona dair bir şeyler geçiyor. Ancak kitabın ne kapağında, ne isminde, ne de kapaklarında bisikletten bahsetmek istemedim çünkü bu kitabı sadece bisiklet insanları alsın istemiyorum. Onlar zaten bisikletin ne demek olduğunu gayet iyi biliyor. Benim amacım, bisikletle biriktirebileceği anıların farkında olmayan ya da onu çocukluğunda bırakmış kişilerin kitaplığına girebilmek. Bu yüzden sosyal medyada kitabımı duyururken kitabı alanlardan bir tane de bisikletle ilgisi olmayan bir yakınlarına almalarını rica etmiştim.

 

Bulut Fabrikası’nın tüm gelirini ise bisiklet sporunda kariyer hedefleyen bir veya birden fazla gence bisiklet sponsorluğu için kullanmaya karar verdim.

 

 

Bulut Fabrikası tiyatroya da uyarlandı. Ne hissediyorsunuz?

Kitabı yazarken hiç aklımda olmayan bu durum, beni şimdilerde bir an evvel oyun gününe ışınlanmak isteyen biri haline getirdi. Çok heyecanlıyım.

 

 

Kitapta yer alan öykülerin bir bölümü tiyatro oyununda sahneye taşınıyor. Öykü seçiminde nelere dikkat edildi?

75 dakika sürecek olan Bulut Fabrikası oyununda; Ben Olsaydım, Gezgin Ruhlar, Bitebilen Bir Şey, Bulut Fabrikası, Yıldız Tozu, Tek Gecelik Hayaller, Siena ve Mutlu Son hikayelerim sahneye taşınıyor. Hangi öyküleri seçeceğimize oyunun yönetmeni sevgili Seranay İduğ ile karar verdik.

 

Özetlemek gerekirse, sahneye uyarlanan öykülerim insanların bulundukları yerlerde birbirlerini nasıl tükettiklerini anlatıyor. Kesit kesit sunduğum, karakterlerin “öncesi”nin pek bilinmediği bu hikayeler, tiyatro sahnesine taşınmak için büyük avantaj sağlıyor. Genel anlamda Tiyatro Mundus’un da hedefi, estetik bir algıyla seyirciye tüketim toplumunu, kadın – erkek ve aile ilişkilerini resmetmek olduğu için öykülerimin onlara ilham verdiğini düşünüyorum.

 

 

Yeni edebi çalışmalarınız olacak mı? Bisiklet yeniden karşımıza çıkacak mı?

Evet, ikinci kitabım bitmek üzere. Ancak içinde bisiklet öyküleri olmayacak ve bu defa bir öykü anlatıcısından çok birinci ağızdan yazarın cümlelerini okuyacaksınız.

 

İki bölümden oluşturmayı planladığım kitapta göçmenlik sürecini; Türkiye’den neden ve nasıl ayrıldığımı, ayrıldıktan sonra nelerle karşılaştığımı ve sıkça yalnızlığı anlatıyorum. Önce bu anlattıklarım, sonra da belirli gün ve saatlerde yazdığım notlar olacak. Kitabın ikinci kısmı biraz günlük niteliğinde olacak diyebilirim.

 

ihsan.dindar@milliyet.com.tr

http://instagram.com/ihsandinovski