Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Diğer » Yedinci Kıta’ya doğru

Yedinci Kıta’ya doğru

Yedinci Kıta’ya doğru13 Aralık 2018 - 12:12
İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın, 14 Eylül-10 Kasım 2019 tarihleri arasında düzenleyeceği 16. İstanbul Bienali, insan faaliyetlerinin dünyada bıraktığı izleri araştıracak. Bienal, Nicolas Bourriaud’nun küratörlüğünde ‘Yedinci Kıta’ başlığı altında düzenlenecek.

Fisun Yalçınkaya

 

İnsanlığın dünyada yarattığı kirliliği tarif etmek için kullanılan kavramların sayısı artıyor. Bunlardan biri de çoğu plastik yığınlarından oluşan 3.4 milyon kilometrekare genişliğinde 7 milyon ton atığın oluşturduğu dev adalara verilen isim “Yedinci Kıta.” Büyük pasifik çöplüğü olarak da bilinen bu yığın, insanlığın geleceği hakkında elbette karamsar ve çarpıcı bir tabloyu ifade ediyor. Aynı zamanda insanın doğayla, kültürle, objeyle ilişkisi hakkında da birçok soru sormamıza yol açıyor. İşte 16. İstanbul Bienali ziyaretçilerini bu süreci antropolojik olarak düşünmeye davet edecek. Önceki gün Kadıköy’de bulunan Özel St. Joseph Fransız Lisesi’nde düzenlenen ve İstanbul Bienali direktörü Bige Örer’in açılış konuşmasıyla başlayan basın toplantısında, kavramsal çerçevesi tanıtılan bienal, “Yedinci Kıta” başlığı altında gerçekleşecek. İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından Koç Holding sponsorluğunda, 14 Eylül-10 Kasım 2019 arasında düzenlenecek 16. İstanbul Bienali, insan faaliyetlerinin dünyada bıraktığı izleri araştıracak. “İlişkisel Estetik” ve “Postprodüksiyon”un aralarında bulunduğu kitapların yazarı ve Montpellier Contemporain’in direktörü Nicolas Bourriaud’nun küratörlüğünde düzenlenecek bienal, odağına insanlığın yarattığı doğal ve kültürel atıkları alacak.
 
 
‘Merkezden yoksun’
Bienalin basın toplantısında konuşma yapan Nicolas Bourriaud, İstanbul’u bir geçiş noktası olma özelliğiyle birlikte düşünmeyi amaçladığını ifade etti. Bourriaud, “Merkeze neden ihtiyacımız var?” sorusunu sorarak, dinleyicileri, insan merkezli bir dünyayı ve bu merkezin akıbetini sorgulamaya davet etti. Bienalin bu kapsamda, antropoloji ve sanat, kültür ve doğa arasındaki ilişkileri incelerken sanatçıların yarattığı alanın imkânlarına göz atacağını belirtti. 
 
Bourriaud küratöryal metinde “Merkezden yoksun bir mekân neye benzerdi peki? Claude Lévi-Strauss, daha 1960’larda, beşeri bilimlerin mutlak hedefini insanı ‘çözeltmek’ olarak görmüştü. 60 yıl sonra bugün, antropoloji de güncel sanat da artık kanonik Batı geleneğinden gelen doğa ve kültür ayrımı fikrinin sona erdiğini kabul ederek hayvanları, bitkileri, mineralleri ve makineleri kucaklıyor: Kültürü doğaya, doğayı ise kültüre geri kazandırıyor” diye belirtiyor. Plastik atıkları nasıl farklı şekilde düşünebilirim diyenlere ise şimdilik eylül ayını beklemek düşüyor.