Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Diğer » Sen de şovun bir parçasısın

Sen de şovun bir parçasısın

Sen de şovun bir parçasısın09 Kasım 2022 - 10:11
“Benimle Dans Eder Misin?” adlı projede şovun hem seyircisi hem katılımcısı oluyorsunuz. Bir yandan hayat tüm gerçekliğiyle akarken bir yandan şov devam ediyor. Üstelik aldanma, aldatma, çaresizlik, duyarsızlık ve yalan pahasına...
Efnan Atmaca - Çağrısında “En rahat ayakkabılarını giy ve piste çıkmaya hazır ol. Çünkü ‘Benimle Dans Eder Misin?’de hep birlikte dans edip eğleniyoruz. Her turda farklı danslar, bazen tanıdık, nostaljik bir melodide rahatlıyoruz, bazen zamana karşı bir yarışa giriyoruz… Profesyonel ve amatör dansçılarla birlikte sahnenin tozunu attırıyoruz. ‘Benimle Dans Eder Misin?’ sunucularının ve orkestrasının da bizimle birlikte olacağı bu deneyimde görüşmek üzere...” yazılı bir davete gidiyoruz. Girişte herkese renk renk üzerinde numaraların olduğu yelekler dağıtılıyor. Ellerinde megafonlarla seyircileri yönlendiren kişiler ne kadar güleryüzlü olsa da bir bilinmeze doğru yol alırken endişenin seyirciye eşlik ettiğini itiraf etmeliyim. Hele de televizyonlar bizi iyice paranoyak olmaya zorlamışken. DasDas’ın yeni projesi “Benimle Dans Eder Misin?”deyiz.
 
 
Melisa Akman, “Benimle Dans Eder Misin?”de seyirciyi sürekli coşturan sunuculardan birini canlandırıyor.
 
Gerçeği deneyimleyin
 
Pek çok disiplinin buluştuğu farklı bir deneyim sunan projede kendinizi bir televizyon şovunun hem izleyicisi hem de katılımcısı olarak buluyorsunuz. Üzerinizdeki yelekler de ait olduğunuz takımın rengini taşıyor. Adından da anlaşılacağı gibi bir dans yarışmasındasınız. Ucunda ciddi bir ödül olan ama onun ötesinde yepyeni bir geleceğin yani şöhretin kapılarının açılacağı bir yarışma. En iyi kim dans ederse ve takımını bu şovun parçası yaparsa o kazanacak. Elbette bu kadar basit değil! Hepimiz televizyonlardan bu şov programlarına alışkınız. Dolayısıyla olacakları tahmin edebiliyoruz. Ama itiraf etmeliyim ki işin içinde yer aldığınızda çok farklı hissediyorsunuz. Çoğumuz o programları seyrederken insanların ağlayıp isyan ettikten sonra nasıl dansı sürdürdüklerine şaşıyoruz. İşin içinde olunca kendinizi bir an şaşırmış, bir an verilen bir mesajla şevke gelmiş, bir an karşılaştığınız dramla üzülmüş buluyorsunuz. Sonra sunucu “Kamera” diyor ve dansa devam ediyorsunuz. Bir parçası olduğunuz bu şov elbette dans, eğlence ve seyir zevki vadediyor. Ama onun ötesinde bir gerçeği deneyimlemenize yardım ediyor. Sunucusundan yarışmacısına, orkestrasından asistanlarına kadar birlikte yol alıyorsunuz ve ince ince dokunmuş o oyunun bir parçası hâline geliyorsunuz. Kocaman bir stüdyoda sizin renginizi taşıyan yarışmacıların ardında onlara destek verirken, kameralar açık ve kapalıyken yaşananların hepsine şahit oluyorsunuz. Bir yandan hayat tüm gerçekliğiyle akarken bir yandan şov devam ediyor. Üstelik aldanma, aldatma, çaresizlik, duyarsızlık ve yalan pahasına…
 
Bembeyaz inciler
 
Ana stüdyoda işin ehli üç sunucu hem seyirciyi hem de yarışmacıları yönlendiriyor. Yarışmacılar çıkıp rollerini oynarken yani en güzel gülümsemeleriyle ekran başındakilerden oy toplamaya çalışırken cesur olanlar yüksek sesle daha çekingenler ise fısır fısır isyanlarını dile getiriyor. Verilen arada üç kulisi ziyaret edip perde arkasında dönen dolapları izliyorsunuz. Sonra yeniden şov başlıyor. Herkes yeniden gülen maskesini yüzüne takıyor ve eğlence devam ediyor. Eğlence yetmiyor tabii ki olaylar olayları kovalamalı ve heyecan hep en üst düzeyde tutulmalı. Neler mi oluyor? Sürprizi kaçırmak istemem ama televizyonda izlediğiniz her şeyi birebir yaşıyorsunuz. Aşk da var işin içinde polis de... Oyunun sonu biraz sert bitiyor. Işıklar kapanıyor ve gerçek yerini tamamen karanlığa bırakıyor.  Eğlence bittikten sonra düşünme zamanı geliyor. Çünkü ışıklar açıkken, müzik yüksek sesle devam ederken ve sahnedeki işveli cilveli güzel sunucu defalarca ilk kuralın müzik devam ettikçe ayakların durmaması gerektiğini söylerken içinde olduğunuz oyunun gerçekliğinin, eleştirelliğinin ve can yakıcılığının farkına karanlıktaki kadar varamıyorsunuz. Ben beyaz takımdaydım. Sloganımız “Bembeyaz inciler”di. Bizim takımın başına da pek çok felaket geldi, nazar vardı sanki üstümüzde. Yarışmacılarımız Işıl ile Kerim ise hem dans hem oyun performanslarıyla göz doldurdu. Hikâyeleri de oldukça dokunaklıydı. Ayrıca bütün gece yanımızda oldular, takım olma coşkusunu bize yaşattılar. Elbette şovun parçası tüm diğer isimler gibi. Oldukça kalabalık bir kadro vardı stüdyo sahnesinde. Dansçılar aramıza karışıp bizi yönlendirdiler. Dans öğretmeni Gizem Hanım sayesinde alkış toplamaya yarayacak epey figür öğrendik. Çok eğlendik. Sunucular bize hep kendimizi müziğe bırakmamızı söylediler. Çekinmeden, utanmadan, içimizden geldiği gibi... Çok ihtiyacımız varmış sorgulamadan eğlenmeye. Ama sorguyu da önümüze koydular, gösterdiler, düşündürdüler. Üstelik bizi de bir parçası yaparak. “Benimle Dans Eder Misin?” cesur, öğretici ama aynı zamanda ferahlatıcı bir deneyim. Mutlaka yaşamanızı tavsiye ederim.