Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Diğer » Konservatuvarlar sahneye hazırlamıyor

Konservatuvarlar sahneye hazırlamıyor

Konservatuvarlar sahneye hazırlamıyor22 Haziran 2021 - 09:06
İstanbul Devlet Konservatuvarı’nın Kadıköy’deki binasından çıkarılması yeni bir tartışma yarattı. Konservatuvarlardaki sahne eksikliği öğrencilerin sahne alışkanlığı kazanamamasına mı yol açıyor?

Gizem Çetimen 

 

İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nın Kadıköy rıhtımındaki tarihi binadan Göztepe’deki yerleşkeye taşınma kararının yankıları sürüyor. Haldun Taner Sahnesi’ne de ev sahipliği yapan ve zemininde sorunlar olduğu belirtilen 94 yıllık tarihi bina İBB tarafından restore edilecek fakat konservatuvar binada yer almayacak. Tartışmalar sürerken piyanist Emir Gamsız konservatuvar eğitiminin en önemli eksikliğinin öğrencilerin sahne deneyimini yaşamamaları olduğuna dikkat çeken bir yazı kaleme aldı. “Bir öğrenci her yıl dokuz aylık eğitim dönemi boyunca, en azından 10-15 kere toplum karşısında sanatını icra etmelidir. Tabii yılda 20-25 kere toplum karşısına çıkmayan hocanın da öğrenciye katkısı sınırlı olacaktır” diyen Gamsız, Haldun Taner Sahnesi’nin İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’na verilmesini gerektiğini söylüyor. Konservatuvar binası Haldun Taner Sahnesi’yle birleştirilmeli mi ve bu karar doğru mu? İşte akademisyenlerin yanıtları...

 

İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Dr.Öğr.Üye. Rıfat Akyel: “Proje yeniden incelenmeli”

 

Biz bu binaya 1986’da yerleştik. İlk başta binanın tamamı bizdeyken daha sonra alınan kişisel bir kararla bina ortadan ikiye bölündü ve Şehir Tiyatroları da yerleşti. Tiyatronun binada kullandığı alan 500 metrekareyken üniversitemizin kullandığı alanı 3 bin metrekare. Yani biz burada daha çok alan ‘işgal ediyoruz’. Uzun süredir konservatuvarımız buradan çıkarılmak isteniyor. 600 bin kişinin başka binaya taşınması pek çok insanın hayatını her alanda etkiliyor. Özellikle de ulaşım konusunda. Üniversitenin uzak bir yere taşınması konservatuvara başvuran öğrenci sayısını etkiler. Başvuru ve mezun sayısında azalma olur. Bu da hem İstanbul’un hem de Türkiye’nin kültür sanat hayatına balta vurmuş olur. Ben binanın tamamen bize verilmesini umut ederdim. Konservatuvar tarafında bir konser salonu bile yok. Prova yapılan yaklaşık 100 metrekarelik bir alan var. Ancak Şehir Tiyatroları’nda salon var. Kaldı ki bizim Şehir Tiyatroları’nın salonunu hiçbir şekilde kullanmaya hakkımız yok. Sahnesi olan bir konservatuvarı İstanbul’a kazandırmayı belediyenin yükümlülükleri arasında görüyorum. Bir konservatuvarlı olarak tek ricam bu projenin yeniden incelenmesi ve binanın olduğu gibi konservatuvara bağışlanması. Böylece bir konser salonu ve konser programını kültür sanat programına kazandırılmış olacak.

 

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi İstanbul Devlet Konservatuvarı Viyola Sanat Dalı Arş. Gör. Göknil Özkök Sezener : “Konservatuvara ait olmasına olumlu bakıyorum”

 

1988’de İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’na girdiğim zaman binamız sadece konser salonu açısından değil, ders odaları açısından da büyük sorunlar yaşıyordu. Biz tuvaletlerde çalışırdık. O zamanlar bina hem müzik hem de tiyatro ve opera sanat dalı için yetersizdi. Bunun dışında balecilerin kullandığı dersliklerde onlardan arta kalan zamanlarda yıl sonu sınavlarımızı yapar ayda bir kez de konser verirdik. Müzik bölümündeki öğrencilerin sahneye sıkça çıkması gerekir. Bu işin eğitimini alıyoruz ve sahneye çıkmaya erken yaştan itibaren alışmamız gerek. Öğretmenlerimiz bazen bize İstanbul’daki başka sahnelerde resital ve sınıf konseri için yer ayarlardı. Yılda bir kere seyirci karşısına çıkma imkânı buluyorduk. Binanın tümünün konservatuvara ait olmasına elbette olumlu bakıyorum. Ben 1999’da mezun oldum ve her sene bir taşınma söylentisi vardı. Hep taşınma korkusuyla okuduk. Bunca yıldır belediyenin ve üniversitenin hiçbir şey yapmıyor olması, bu konunun yıllardır göz ardı edilip çözüm bulunamaması çok acı.

 

Istanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları Başdramaturg Hilmi Zafer Şahin: “Birbirinden ayırmak gerek”

 

Her ikisi de birbirinden ayrı iki kurum. Köken olarak birbirlerine yakınlıkları olsa da süreç içinde artık yollarını ayırdılar. Biri eğitim kurumu biri ise profesyonellerden oluşan bir kurum. Bence iç içe olmaları gerekmiyor. Diğer konservatuvarlarda gördüğümüz gibi yerinin, yapısının ve kullanım alanlarının çok farklı olması lazım. Şehir Tiyatroları oradaki mezunları seçmekle yükümlü bir kurum. Okulun içinde ne kadar olmalı? Bunu çok iyi ayırmak gerek. Sahne konusuna gelirsek haklılar ancak Şehir Tiyatroları sezon boyunca 40 ya da 50 oyun sahneliyor. Onun için de provalar, seyirciye ulaşma düzeni gibi beklenmedik çalışma saatlere ihtiyaç duyuyor. Ayrıca Kadıköy’deki tiyatroya giderseniz fark edersiniz ki bazen biz onların müzik gruplarının seslerini dinliyoruz. Tek başına çok güzel ama tiyatroda herkesin dikkatini sahneye verdiği bir yede oradan bir ses akışının gelmesi seyircinin dikkati açısından nasıl olur, onu da düşünmek lazım. Bizim sahnemizi de kullanmak kurallara tabi bir şey. Kurumların iç içe kullanılmasının yerine konservatuvar gerekliliği neyse ona göre bir sahne, bina ve derslik yapılmalı.