Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Diğer » İstanbul çağırdı, sanatçı geri döndü

İstanbul çağırdı, sanatçı geri döndü

İstanbul çağırdı, sanatçı geri döndü21 Eylül 2022 - 09:09
Taner Ceylan, 15 yıl aradan sonra “Kader bana İstanbul’da sergi yapmamı söyledi” diyerek şehre dönüyor. Sanatçı sergideki eserleriyle şehrin geçmişi ve bugünü arasında sorgulamalar yapıyor.
Seray Şahinler
 
Taner Ceylan’ın uzun bir ayrılığın ardından İstanbul’da düzenlediği ilk kişisel sergisi “Âheste Çek Kürekleri, Mehtâb Uyanmasın” ziyarete açıldı. Yahya Kemal Beyatlı’nın “Çubuklu Gazeli” şiirinden alıntı olan bu isim, tıpkı şiirin ruhunu yansıtacak bir mekânda, Kanlıca’daki Sipahiler Ağası Mehmet Emin Ağa Yalısı’nda sanatseverlerle buluşuyor. “Âheste Çek Kürekleri, Mehtâb Uyanmasın”, Ceylan’ın 15 yıl sonra İstanbul’da düzenlenen ilk sergisi. Bir süredir Olimpos’ta yaşayan ve üretimini burada sürdüren sanatçı, “Kader bana İstanbul’da sergi yapmamı söyledi” diyor. Dört yıldır süren çalışmalar neticesinde ortaya çıkan resim, heykel ve video çalışmaları şehrin geçmişi ve bugünü arasında sorgulamalar yapıyor.
 
Köklere tutunuyor
 
Serginin öne çıkan eserlerinden biri tıpkı Beyatlı’nın şiirindeki atfa nail olan Boğaziçi’nin eşsiz güzelliğiyle, mehtabıyla karşı karşıya olan “İstanbul” heykeli. Herkeste bir gitme, terk etme rüyası varken, Taner Ceylan geri dönmeyi tercih ediyor. “Ben İstanbullu olmak istiyorum, o zaman benim İstanbul’umu resmetmeye başlayayım” diyen sanatçı, “Zeytinliğimde dolaşırken bir heykel gözümde belirdi. İtalya’da anlatırlar ya havada azizeler gördük diye. Onun gibi. Sonra bu fikri yakın arkadaşıma anlattım. Olur yapalım, dedi. Mermerden yapmaya karar verdik. Dokuz ay Afyon’da mermer aradık. İki yıl boyunca da figüratif çalışması oldu” sözleriyle anlatıyor “İstanbul” heykelini.
 
“İstanbul” heykeli, Ceylan’ın betimlediği şekliyle küstah, eli belinde, burnu havada, kimseye aldırış etmeyen, kendi güzelliğiyle büyülenmiş, başka bir şeye ihtiyaç duymayan, kendini kimseye göstermeyen ama varlığı hissettiren bir heykel. Ceylan’a “İstanbul’u gerçekten kibirli bir figür olarak mı görüyorsunuz” diye sorduğumda “Evet çünkü hiçbirimizin bilmediği bir İstanbul var artık” yanıtını veriyor. Bilmediğimiz bir İstanbul’un yanında hiç bilmediğimiz bir dünyanın içinde yaşıyoruz uzun bir süredir. Fakat bizi ayakta tutan belki de köklerin gücü, sağlamlığı. Her ne olursa olsun topraktan kopmayışı. Ceylan da bu köklere tutunuyor ve sergide yer alan bir başka işinde Rüstem Paşa Camii’nin duvarlarına ayna tutuyor.
 
Caminin duvarları
 
Tuval üzerine yağlı boya ile yapılmış 2019 tarihli “Rüstem Paşa”, Tahtakale’deki camiinin bir “yansıması.” Öğrencilik yıllarında sık sık caminin çinileri arasında kalan yıkık bölümü izleyen ve bu dökülen yerlere yapılan yamalara dikkati çeken sanatçı, burayı fotoğraflamış ve ardından yapının bu bölümünü tuvale aktarmış. Dokuz ayda tamamladığı “Rüstem Paşa” için “Bu bizim özetimiz, İstanbul’un, Türkiye’nin özeti. Yamalı ama bir bütünlük içerisinde; tek sesli ama çok sesli. Çirkin ama güzel. Hepsi bir arada. Bizi özetleyen bir resim olduğunu düşünüyorum. Yaptığım ikinci non-figüratif eser. Bir güzelleme ya da oryantalizme referans veren hiçbir şey yok” diyor Ceylan. “Beril”, “Halil Paşa”, “Hicaz”, “Niş Serisi”, “Şahmeran”, “Müzik Dersi”, “Çinili Oda” sergide yer alan diğer işler arasında. Sergide yer alan işlerin çoğu siyah beyaz. Fakat Ceylan’ın dediği üzere “Renkleri siz göreceksiniz.” Sergi 16 Ekim’e kadar ziyaret edilebilir.
 
“Kendimizi kendimize kurban ediyoruz”
 
Yalının ikinci katında yer alan Rönesans ve Barok resminden izler taşıyan, tuval üzerine yağlı boya ile üretilmiş “Koral” ise insanın bitmek bilmeyen kendiyle hesaplaşma sürecinden dem vuruyor. Ceylan’ın “Bu zamana kadar yaptığım en iyi portrelerden biri” dediği “Koral”da kendi kellesini elinde tutan bir erkek figürü izliyoruz. Kendisiyle yaptığı kanlı bıçaklı savaşta zafer de bozgun da onun. Kurban da kendisi. Ceylan, “Hepimiz ara ara kendimizi kendimize kurban ediyoruz. Ben kendimle sürekli yüzleştim. Resim yaparak işin içinden çıktım” diyor.