Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Diğer » Gökten bir yıldız düştü

Gökten bir yıldız düştü

Gökten bir yıldız düştü06 Kasım 2022 - 12:11
Suat Derviş’in ölümsüz eseri “Fosforlu Cevriye” İBB Şehir Tiyatroları ile yeniden sahnelere taşındı. Yelda Baskın’ın yönettiği oyun tıpkı Derviş’in kahramanı Fosforlu gibi herkesi gökteki bir yıldızdan düştüğüne inandıracak kadar heyecan vericiydi.
Seyhan Akıncı - Ölümünün 50’nci yılında ondan özür dilercesine onu anlamaya çalışıyoruz. Kitapları yayımlanıyor, adına sergiler, sempozyumlar düzenleniyor. Hikâyeleri oyunlaştırılıyor, podcast’ler yapılıyor ve biz artık “Bu dünyadan bir Suat Derviş geçmiş” diyebiliyoruz. Öyle ya, yarattığı “Fosforlu Cevriye” tüm kalıpların dışında olmasına rağmen yaratıcısından daha tekindi. Kızıl değildi daha ne olsun varsın Fosforlu olsun! Suat Derviş’in filmlere, oyunlara, şarkılara konu olan “Fosforlu Cevriye”si, “Klasikler İstanbulla Buluşuyor” mottosuyla yola çıkan İBB Şehir Tiyatroları’nın bu sezonki yeni oyunlarından. Suat Derviş’in yazdığı, Gülriz Sururi’nin uyarladığı müzikalin yönetmen koltuğunda Yelda Baskın oturuyor. Geçtiğimiz çarşamba akşamı Muhsin Ertuğrul’da prömiyer yapan müzikal tıpkı Derviş’in kahramanı Fosforlu gibi herkesi gökteki bir yıldızdan düştüğüne inandıracak kadar heyecan vericiydi.
 
Herkesin çok iyi bildiği hikâyeleri anlatmanın zor olduğuna inanırım. Sonunu bildiğiniz, hikâyesini farklı formlarda defalarca gördüğünüz bir müzikal izlemek üzere salona girdiğinizde aklınızdan ilk geçen 160 dakikalık süresi oluyor. Müzikalden hemen önce görüştüğüm arkadaşım acıyarak ve bana şans dileyerek ayrılmıştı Muhsin Ertuğrul’un kapısından... Öyle ya, teknoloji ve hız çağında sosyal medya hesaplarına 15 dakika bakmazsak dünya değişiverir mazallah! Dünyanın değişmesini ve haberdar olmamayı ne çok isterdim. Tam da bu yüzden eski İstanbul’u fon edinen “Fosforlu Cevriye” daha ilk sahnede yakaladı beni: “Orada bir Fosforlu var!” Adına ister cadı avı diyelim ister öteki biraz renklendin mi herkes seni parmakla gösteriyor: “Orada bir Fosforlu var!” Şehir Tiyatroları’nın bu sezon klasiklere alan açması ve “Fosforlu Cevriye”nin yeniden sahneden “Ben buradayım” demesi çok anlamlı. Fosforlu Cevriye olarak izlediğimiz Irmak Örnek sanki yıllarca bu rol için nefes almış gibi. “Evet” diyorsunuz izlerken “Bu kesinlikle gökteki yıldızdan dünyamıza düşmüş bir Fosforlu”. Sonu başından belli bu hikâyedeki herkes yapılan işe o kadar inanmış ki Fosforlu’nun ayak sesleri duyulsun o kadar istemiş ki müzikalde yan rol diyebileceğiniz neredeyse kimse yok. Güllü karakterine hayat veren Yağmur Damcıoğlu’ndan Sümbül Dudu’ya hayat veren Binnur Şerbetçioğlu’na tüm oyuncular sahnede göründükleri her an hayranlık uyandırıyorlar.
 
Sahnenin ortasında kurulmuş olan döner ahşap dekor Barba’nın Meyhanesi’ne de götürüyor sizi, Fosforlu Cevriye’nin sevdalısının saklandığı eve de... Yelda Baskın, “Yaftalı Tabut”ta yaptığı şeyi başarıyla “Fosforlu Cevriye”de de yapıyor. Elinde çok katmanlı bir metin, söyleyecek sözü çok olan insanlara slogan attırmıyor. Yakaladığı ton öyle kıymetli ki kadına yönelik şiddete yeter de diyorsunuz, Barba ve arkadaşları İstanbul’da ne zaman görünmez oldu diye de soruyorsunuz... Suat Derviş’in romanı kaleme aldığı ‘40’lardan bugüne ne çok şeyin değiştiğini ve değişmediğini Yelda Baskın’ın müzikali tanımladığı gibi hüzünlü bir hikâyede ışıklı bir rüya görmüş gibi fark ediyorsunuz. “Fosforlu Cevriye” müzikalinin yarattığı etkiyi belki de en iyi yine Suat Derviş “Hiç” romanındaki şu diyalogda hepimiz için özetlemiş: “- Niye güldün? - Ağlamamak için!”
 
“Müzikal seyirciyi bir rüyaya davet etmek”
 
“Fosforlu Cevriye” ile ilk kez müzikal yönetme deneyimi yaşayan yönetmen Yelda Baskın, müzikal yapmayı seyirciyi ışıklı bir rüyaya davet etmek olarak tanımlıyor.
 
Pek çok kişinin çok iyi bildiği bir hikâyeyi anlatmanın zorlu ve bu tarafıyla sizi geliştiren yanları oldu mu?
 
Herkesin bildiği bir karakter Fosforlu Cevriye; “Karakolda Ayna Var” şarkısı ya da film versiyonlarından… Romanın okurları ise gerçek Fosforlu Cevriye’yi saçının telinden, nefesine kadar tanırlar. Çoğu zaman olumsuz olabilecek bu durum benim için zorlayıcı değildi. Çünkü herkesin kendine göre bir Fosforlu Cevriye’si vardı. Ben de kendi Fosforlu Cevriye’mi aradım. Oyunda alafranga ve alaturka müzik sound’unun birlikte olmasını istedim. Brechtyen sahneleme tekniğinden yararlanarak Gülriz Sururi’nin uyarlamasını sahneye aktardım.
 
İlk kez bir müzikal yönetiyorsunuz. Bu deneyimi nasıl tarif edersiniz?
 
Daha evvel müzikli oyunlar yönetmiştim fakat “Fosforlu Cevriye” yönettiğim ilk müzikal. Müzikal yapmak; bir oyun yapmaktan farklı olarak müzikalitesi, şovu, oyunculuğu, koreografisi ile disiplinlerarası yoğun bir çalışma gerektiriyor. Müzikal yapmak; anlattığın hüzünlü bir hikâye olsa bile seyirciyi mutlu ve ışıklı bir rüyaya davet etmek demek!