Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Diğer » Egom hepinizi ezer

Egom hepinizi ezer

Egom hepinizi ezer02 Aralık 2022 - 10:12
Penélope Cruz ile Antonio Banderas’ı yeniden bir araya getiren “Competencia oficial/Resmi Yarışma”, sinema dünyasının yaldızlarını kazıyor ve “yaratıcı ego”yu zekice hicvediyor.
MÜJDE IŞIL- Arjantinli yönetmenler Gastón Duprat ve Mariano Cohn ile İstanbul Film Festivali sayesinde 2017’de tanışmıştık. Mizahi ve karanlık yönleriyle edebi yaratıcılığın sınırlarını sorgulayan “El ciudadano ilustre/Saygın Vatandaş”tan uzunca bir süre sonra yeniden bir filmlerini izleme olanağı buluyoruz. Penélope Cruz ve Antonio Banderas’ı da yeniden bir araya getiren “Competencia oficial/Resmi Yarışma” ile… Ruben Östlund’un azalan mizahi ruhu, sanki onlarda giderek büyüyor.
 
80 yaşına giren zengin bir iş insanı, iyi hatırlanmak amacıyla ve “şanım yürüsün” diyerek ünlü isimlerin yer aldığı bir filmin yapımcısı olmaya karar verir. Kamera arkasında “auteur” yönetmen Lola, başrollerde ise tiyatro kökenli Ivan ile dünya çapında tanınan Felix yer alacaktır. Birbiriyle uyumsuz bu ekip üyelerinin egoları çarpışırken ortaya tuhaf bir yaratım süreci çıkar.
 
“Mış” gibi yapmak
 
Gastón Duprat ile Mariano Cohn, yeni filmlerinde “Saygın Vatandaş” ile göbek bağlarını hiç koparmamışlar. İlk film edebiyat dünyası üzerineyken “Resmi Yarışma”da sinema dünyasının yaldızlarını döküyor ve hicvediyorlar. Senaryoda yine Andrés Duprat’nın imzası var. İki film arasındaki ironik bağı ise “Saygın Vatandaş”ın kahramanı Daniel Mantovani kuruyor. Çünkü yapımcı olan iş insanının, filmi yapılsın diye dünyanın parasını döküp haklarını aldığı kitap, Daniel Mantovani’nin Nobel ödüllü romanı. Önceki filmde Mantovani’yi canlandırıp bu performansıyla Venedik Film Festivali başta olmak üzere pek çok festivalden En İyi Erkek Oyuncu Ödülü alan Oscar Martínez, yeni filmde Ivan’a hayat veriyor.
 
“Resmi Yarışma” seyircinin perdede izlediği filmlerin, bazen filmin kendisinden bile daha büyük mizah ve trajedi içerdiğini anlatmak konusunda hayli hünerli. Işıltılı zannedilen ortamlarda ve sanat, yaratıcılık veya başka havalı tanımlar altındaki kendini, çevreyi, seyirciyi “mış” yaptığına inandırmanın basamaklarını zekice anlatıyor. “Auteur” yönetmenin istediklerini yaptırma; tiyatro kökenli ve akademik kariyerli usta oyuncu ile dünyaca tanınan yıldızın çocuk oyunu gibi sürekli birbirini alt etme çabası hem gerçekçi hem de komik. Farklı karakter ve bakış açısına sahip iki meslektaş, oyunculuk tarzında değil ama ego savaşında birbirlerine çok benziyorlar. Bunca didişmenin sonucunda ne çıktığı ise gerçek bir sürpriz…
 
Daha önce Pedro Almodóvar’ın yönettiği “Los amantes pasajeros/Aklımı Oynatacağım” ve “Dolor y gloria/Acı ve Zafer” filmlerinde birlikte çalışan Penélope Cruz ve Antonio Banderas, üçüncü buluşmalarında farklı yönetmenlerle çalışıyorlar ama açıkça söylemek gerekirse, hikâyenin ve karakterlerinin gücüyle daha kalıcı performans sergiliyorlar bu filmde. Cruz’un genellemelere karşı duran, eleştirmenlerin ve seyircinin değerlendirmelerini çürüten çılgın ama akılcı yönetmen karakteri bir harika. Ivan’ın sakince ve Felix’in de gösterişçi ego savaşını Oscar Martínez ve Antonio Banderas’ın yorumuyla izlemek de öyle…
 
 
Noel Baba’ya cart curt yok
 
‘80’ler ve ‘90’lar sineması neredeyse önceki tüm sinema tarihinin toplamı kadar etkiledi ve şekillendirdi bugünü. Sürekli bunun örneklerini izliyoruz perdede. “Violent Night/Vahşi Gece” de onlardan biri. “Kirpi Sonic”in senaristleri Pat Casey ve Josh Miller ile “Hansel & Gretel: Witch Hunters”tan beri kendi tarzını anaakımda oturtmaya çalışan Norveçli yönetmen Tommy Wirkola, “Vahşi Gece”de “Zor Ölüm” ve “Evde Tek Başına” efsanesini bugüne taşıyor.
 
Filmde zengin mi zengin Lightstone ailesinin malikânesindeki Noel kutlamasına şahit oluyoruz. Birbirini sevmeyen aile üyeleri sürekli didişirken kendilerini büyük bir tehlikenin içinde buluyor. Evleri silahlı tim tarafından basılıyor. Ancak kimsenin bilmediği, hediye getirmek için eve gelmiş Noel Baba’nın varlığı.
 
Büyüdüklerinde Noel Baba’yı yok sayan erişkinlere, o çocukluk inancını ve Noel ruhunu, adı gibi vahşi sahnelerle yeniden aşılamayı hedefliyor “Vahşi Gece”. Referanslarını açık açık zikrederek “Zor Ölüm” ve “Evde Tek Başına”nın alametifarikalarıyla yapıyor bunu. O kanlı sahnelerde de Thor’umsu bir Noel Baba çıkarıyor karşımıza. Çocuk-yetişkin, mizah-şiddet ayarını yer yer kaçırsa da ivmesini pek düşürmüyor; ne ile karşılaşacağını sezen seyirciyi hayal kırıklığına uğratmıyor.
 
“Vahşi Gece” de ileride bir Noel klasiği olabilir mi, referansları gibi? Klasik kısmı belirsiz ama referanslarını sevenlerinin ilgisini esirgemediği bir film olacağı kesin. “Stranger Things” hayranlarının David Harbour’ı Noel Baba kostümüyle izlemekten alacağı keyfi de bu zincire eklemek mümkün tabii.