Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Diğer » "Dil giderse kültür de gider"

"Dil giderse kültür de gider"

"Dil giderse kültür de gider"02 Ekim 2018 - 04:10
Günümüzde insanlar giderek daha az kelimeyle konuşuyor. Türkçe özellikle İngilizcenin ve sosyal medyanın etkisiyle başkalaşıyor. Türkçenin geçirdiği başkalaşım ile ilgili sorularımızı yanıtlayan akademisyen ve yazar Feyza Hepçilingirler "Kendi dilini doğru dürüst öğretmediğiniz insana, belli bir yaşa geldikten sonra, hiçbir yabancı dili öğretemezsiniz" diyor.

SEYHAN AKINCI

 

1932'deki kurultaydan bu yana Dil Bayramı kutlanıyor. Dil Bayramı'nın hedefleri ne derece gerçekleştirilebildi?

 

1932’de ilk Türk Dili Kurultayı’nın açılış günü olan 26 Eylül Dil Bayramı olarak kutlanıyor. Ancak dilimiz bayram yapma coşkusundan her yıl biraz daha uzaklaşıyor. Başlangıçtaki sevinci, desteği, yüksek katılımı yitirdik. Aydınların büyük çoğunluğu, önerilen Türkçe sözcükleri yapıtlarında kullanarak yaygınlaşmasını canla başla sağlamaya çalışıyordu. Tepki duyan, karşı çıkan bir kitle de vardı elbette ama genel eğilim, destek tarafındaydı. 1980’den sonra işler tersine döndü.

 

Günümüzde insanlar giderek daha az kelimeyle konuşuyor. Bu dilin ölümü anlamına mı geliyor yoksa başka bir dil mi doğuyor?

 

Bugün başka hiçbir sözcük kullanmadan yalnızca “aynen” diyerek karşılıklı bir konuşma sürdürülebiliyor. Elini kalbinin üstüne vurarak “Bende...” deyince biri, “Sen tasalanma, o işi ben çözerim demiş olduğunu varsayıyor. İyice karamsarlığa kapılmamak için dilin ölümü demeyelim ama başka bir dilin doğmadığı da açık. Eğer doğuyorsa da doğan, biraz Arapça, az Fransızca, çokça İngilizce ve sokak Türkçesi ile hem çok cılız hem de toplama bir dil olur.

 

Sosyal medya dili olarak nitelenen bir kavram var artık. Sosyal medya bir gerçek olduğuna göre dildeki bu bozulmayı nasıl onaracağız?

 

Sosyal medya yazışmalarında göze ilk çarpan, kısaltmalar... İnsan “iyi“ demek yerine “ii” diye yazıp araya bir “y” koymaya üşenir mi? Bu merakın yalnız bizde değil, bütün dünyada olduğunu düşünerek hadi “tşk, kib, cnm, tmm, ok...” gibi kısaltmalara alışmaya çalışalım ama en çok kullandığımız sözcükleri de yanlış yazıyoruz. “Yanlış, yalnız, herkes” sözcüklerini düşündüm bunu söylerken. Hangi sözcükleri ayrı, hangilerini bitişik yazacağımızı öğrenemedik, öğretemedik.

 

Yabancı dillerin etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkilizceden kaçış mümkün mü?

 

Yeni yaşam tarzının dayattığı kavramları karşılamak için yeni sözcük üretmek yerine geldiği dildeki karşılığını almak kolayımıza geliyor. Yalnız bununla kalmak, anlaşılabilir bir durum ama bizim durumumuz teknoloji karşısındaki bir yenilmişlik durumu değil. Biz aslında kendimizden kaçıyoruz. Yılbaşlarını Noel gibi kutlamak nedir, Cadılar Bayramından bize ne? “Baby shower”ı adıyla birlikte almak dilsel değil, kültürel bir özenme durumu değil mi? Çocuklarımıza, gençlerimize asıl bilmesi gerekeni kendi anadilinde anlatmak yerine, öğretmeye çalıştığımız İngilizce ile anlatmayı sürdürdüğümüz sürece Türkilizceden kaçmak mümkün değil.

 

Bir öğrenciden "Türkçenin yok olmaya mahkum olduğunu düşünüyorum. Dünyada uluslararası bir dil olduğu sürece ulusal bir dilin varlığı mümkün değildir" çıkarımlı bir mektup almışsınız. Siz ne düşünüyorsunuz?

 

Tek dilin egemenliği, bütün kültürlerin yok olması anlamına gelir. Bütün yeryüzünün Amerikan kültürünün egemenliğine girmesini istiyor muyuz? Dil, yalnızca dil değildir çünkü, kültürün ana maddesidir. Dil giderse o dille iletilen kültür gider ki kültür dediğimiz şey zaten dille iletilir. Buna çömlek yapmak, kilim dokumak, sedef kakmak da hat ve tezhip de dahil.

 

Bir eğitimci olarak dil bilgisi eğitimi için neler yapılması gerektiğini düşünüyorsunuz?

 

Dili edinmek evde, ailede, hatta anne karnında başlıyor. Dilbilgisi öğrenilip aktarılan, sonrasında unutulabilir bir bilgi değildir. Yaşama geçirilmesi, hemen kullanıma sokulması gereken bir bilgidir. Sıfatı, belirteci neden öğretiyoruz?  Bunları yerli yerinde kullanmazsa iletişim kazalarına yol açacağını anlatmadan, göstermeden öğretmeye kalkmışsak o bilgiye hiç kimse uzun süre hamallık yapmaz, o yükü en yakın durakta sırtından atar. Sonra da dili, hiç dilbilgisi okumamış gibi kullanır.  Kendi dilini doğru dürüst öğretmediğiniz insana, belli bir yaşa geldikten sonra, hiçbir yabancı dili öğretemezsiniz.

 

Oldukça üretken bir yazarsınız, yeni bir kitap çalışmanız var mı?

 

İşe çocuklardan başlamak gerektiğini kavrayınca büyükler için yazmaya ara verdim. Önümüzdeki günlerde yayımlanacak “Masal Bozan Feride Teyze” ile onları masalların dünyasını gerçeğin çubuğuyla kurcalamaya çağıracağım. Yaşadığımız toprakların 3500 yıl öncesinden ses vermek üzere “Hitit Prensesi Arinna’yı da tamamlamak üzereyim.