Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Diğer » ANQI, 18. Contemporary Istanbul’da

ANQI, 18. Contemporary Istanbul’da

ANQI, 18. Contemporary Istanbul’da25 Eylül 2023 - 04:09
Uzakdoğu kültüründen ilham alan popüler kedi karakteri Hiromita ile tanınan Türk-Tayvan kökenli çağdaş sanatçı ANQI (Melek Anqi) 18. Contemporary Istanbul’da yer alacak.
Çocukluğu Tayvan’da ve Türkiye’de geçen, yüksek lisansını ABD’nin Yale Üniversitesi’nde tamamlayan ANQI’nin (Melek Anqi) yarattığı Hiromita karakteri, Çin’de çatılara konulan, kötülükleri yediğine ve evlere şans getirdiğine inanılan “kiremit kedisi/wamao” heykellerinden ve çocukluğunda Tayvan’da Çince öğrendiği çizgi romanlardan ilham alıyor. Çin’deki bu inanışı yorumlayan sanatçı, ürkütücü dişleriyle modern hayatımızın oluşturduğu içsel boşluğu yiyip bitiren, sevgiyi ve bağ kurmayı geri veren kaplan ruhlu bir kedi resmediyor. Hiromita karakteri aracılığıyla izleyicileri, başkalarının kabulüne boyun eğmeden kendi bireyliklerini benimsemeye ve kendi benzersizliklerini kutlamaya teşvik eden ANQI’nin eserleri, her birimizi eşsiz ve güzel yapan şeyin farklılıklarımız olduğunu vurguluyor. Sanatçının eserlerinde tekrarlayan çehre ve kompozisyon kabul görmek için kendini şekilden şekle sokmamayı, değişken renk ve malzeme kullanımı ise kendini de farklılıklarıyla paylaşmayı ve kendine ait olmayı temsil ediyor. 
 
 
Eserlerinde popüler kültüre ve analitik psikolojiye atıfta bulunan ANQI’nin çalışmalarında antik Yunan felsefesi, Orta Amerika şamanik öğretileri, arketipsel psikoloji, Çin kültürü, Japon çizgi romanları gibi farklı etkiler görülüyor. 
 
ANQI, bu yıl Tersane Istanbul’da 26 – 27 Eylül’de ön izlemeye; 28 Eylül – 1 Ekim tarihlerinde ise genel ziyarete açık olan fuarda, vahşi ve sevimli kiremit kedisi Hiromita’nın resimlerinin yanı sıra ilk kez sergilenecek heykellerini de sanatseverlerle buluşturacak. Contemporary Istanbul’a özel Hiromita seçkisi, Güney Koreli AB Gallery Korea’nın T8 – 05 no.lu standında ziyaret edilebilecek ANQI’yle sanatı ve çalışmaları üzerine konuştuk. 
 
Öncelikle sanat tarzınızı nasıl tanımlıyorsunuz ve hangi teknikleri kullandığınızdan bahseder misiniz?
 
Kişisel mitolojisini ve kültürel öğeler içeren anlatılarını aktarmak için fiziksel malzemeleri (boya, kumaş, kil vb.) ve dijital teknikleri bir arada kullanan bir çağdaş sanatçıyım. Türk-Tayvan kültürel kökenlerime ve kendi psikoterapi sürecime de dayanan görsel hikaye anlatıcılığımı, ağırlıklı olarak karışık teknik veya fizi-dijital resimler ve son dönemde heykelle hayata geçiriyorum.
 
Asya sanatının iki boyutlu, illüstratif resim tarzını ve siyah kaligrafik çizgilerini, Asya ve Batı’nın popüler kültür öğelerini ve canlı, dinamik renkler içeren eğlenceli ve değişken bir tarzım var.  Anlatıya bağlı olarak, fırça, pastel, airbrush, sprey boya, analog kolaj gibi yöntemler kadar, 3D modelleme ve dijital çizim, dijital kolaj, baskı çeşitleri, ready-made (hazır nesne) kullanımına da başvurabiliyorum. Hayalimdeki imgeye kavuşmak, anlatıyı aktarmak için hangi teknik yardım edecekse onu öğrenip hayata geçirmek için güçlü bir istence sahibim. 
 
Contemporary Istanbul’daki eserlerinizin tema veya odak noktası nedir? Hiromita karakteri bu temayı nasıl temsil ediyor?
 
18. Contemporary Istanbul’daki eserlerimde işlediğim ana temam, bireyleşme yani kendin olma, kendine ait olma cesareti. Renkli bir boşluğun içinde tekil bir figür olan Hiromita, Tayvan’daki çocukluğumdan ve Asya kültüründen etkilenerek oluşturduğum, tuhaf ve sevimli bir kedi karakteri. Hiromita'nın yolculuğu, özgün benliğin keşfi ve gerçekleşmesi üzerine odaklanıyor. 
Çin’de evleri kötülüklere karşı koruyan, iyi şans getiren, çatılara konulan "Kiremit Kedisi / Wamao" heykellerinin hikayesinden yararlandım. Damda tek başına olmak yerine hayatımıza girmek, bağ kurmak isteyen ama bunu yaparken kendini değiştirmek istemeyen bir varlık olarak hayal ettim Hiromita’yı. Ürkütücü dişlerine rağmen oyuncu bir çağrışımı da var. “I eat your void / İçindeki boşluğu yiyeceğim”, diyor, modern hayatın yarattığı, kendimize ait olamamaktan hissettiğimiz boşluğu yediğini belirtiyor, sevgi ve iyi şans veriyor. 
 
 
“Reverie”, 2023
 
Hiromita, kendine sadık kalmayı, toplumsal normlara yeri geldiğinde meydan okumayı ve sahip olduğu benzersizliklerini kutlamayı teşvik eden bir varlık. 
 
Çehresini de pek değiştirmiyorum, kabul edilmek için sevimli olmaya çalışmıyor. Boşluktaki tekil bir figür olarak biraz da bizim bu çağda yaşadığımız yalnızlığı, kendimizle ve başkalarıyla sahici bağlar kurma ihtiyacını da betimliyor. Dijital bir resimden, tuval üstüne karışık teknik bir resme, ardından çeşitli malzemelerle heykel olmaya giden varoluşuyla Hiromita, insan olarak kendimizi tanıma ve bireyleşme sürecimize benzer bir süreçten geçiyor. 
 
Hiromita karakterini yaratırken hangi adımları takip ettiniz ve ne tür araştırmalar yaptınız? Özellikle hangi kültürel ve mitolojik öğelerden ilham aldığınızı anlatır mısınız?
 
Hiromita’yı yaratırken, çocukluk deneyimlerimden, Asya kültüründeki inançlardan, Antik Yunan felsefesinden, arketipsel psikolojiden ve Orta Amerika şamanik öğretilerden yararlandım.
 
Çin’in Yünnan bölgesinde çatılara konulan ve evi hayaletlere karşı koruduğunda ve bereket getirdiğine inanılan “kiremit kedisi” heykelleri Hiromita’nın ilham kaynaklarından. Çin’in pek çok bölgesinde büyük aslan, kaplan, ejderha gibi figürler konulurken bir bölgede küçük kedi heykelleri konmasını etkileyici buldum. Çocukken Taipei’de okuduğum, Çince öğrendiğim, Japonca’dan Çinceye çevrilmiş çizgi romanlardan dolayı Hiromita karakteri, manga estetiği de taşıyor. Ailemle Tayvan’a yerleştiğimizde, Çince bilmediğim, kültürü tanımadığım için yaşadığım yalnızlık hissini, çizgi roman karakterleriyle bağ kurarak gideriyordum. Benim için, dışarıda kalmışlık hissini giderdiğim, kültürü öğrendiğim, gerçek arkadaşlardı. Tayvan’ın capcanlı renkleriyle çekici görsel kültüründen de etkilendiğim için, Hiromita eserlerinde yoğun canlı renkler de göze çarpıyor. 
 
 
Orta Amerika şamanik öğretilerinden Delicate Lodge Teachings’de, hayatın bizim üzerimizden kurmak istediği düşten bahsedilir. Yaşamın bizim üzerimizden kendini gerçekleştirmek istediği, bize özgü yolda yürüdüğümüzde, devleşiriz, gözlerimizde ateş daha güçlü yanar bu inanışa göre. Bu yoldan saptığımızda ise, küçülürüz, silikleşiriz hayatta. Hiromita, kendimize, bize özgün yola sadık kalmamızı hatırlatıyor. Arketipsel psikolojide de, dünyaya gelirken içimizde yaşam amacımızın bir suretini taşıdığımıza dair bir düşünce vardır. Bir meşe palamudu içinde, meşe ağacı olmanın istencini taşır. 
 
Hiromita’yı, hayattaki kendi özgün ifademiz olma cesaretini hatırlatan içimizdeki ses, özlem, antik Yunan felsefesinde, Plato tarafından “daimon / ruhsal çağrı” olarak ifade edilen ruhsal varlığın, plastik dilde bir dışavurumu olarak düşünebiliriz. Bize eşlik eden, kendimize ait yolu yürümemizi hatırlatan bir yoldaş.  
 
Hiromita karakteri, ANQI'nin sanat yolculuğunda nasıl bir evrim geçirdi? Bu evrimi açıklayabilir misiniz?
 
Hiromita, öncelikle gerçek çatı kedi heykellerini gözlemleyerek çizdiğim dijital resimler olarak var oldu. Hiromita’nın ilk olarak dijital resim ve ardından NFT olarak varolması, pandemi sürecinde ailemi Ankara’da ziyaret ederken yakalanmamdan kaynaklandı. O sırada tüm dünya dijitalleşirken benim üretimlerim de, malzemelerim yanımda olmadığı için tablet üzerinden oldu. Ayrıca retinal algılarımızın sosyal medyadaki parlak, canlı renkleri ve ilgi çekici imgeleri araması, Hiromita’yı rengarenk ve eğlenceli bir tarzda tasarlamama yol açtı. O sırada, Hiromita’nın ana sloganı olan “I eat your void / İçindeki Boşluğu Yiyeceğim” ile kastettiğim, giderek yalnızlaştığımız, içimize ve evlere kapandığımız bir zamanda, dijital bir varlığın dijital dünya üzerinden birbirimizle sahici ilişkiler kurmayı hatırlatmasıydı. 
 
Hiromita, NFT formunda Studio As We Are’ın küratörlerinin dikkatini çekerek, New York’ta NowHere Galeri’de, Women of the World Sergisi’nde yer aldı. Dünyanın çeşitli yerlerinden gelen kadın sanatçılar arasında hem Türkiye hem de Tayvan’ı temsil ettim. Ardından CoolBitX şirketiyle olan marka işbirliğimde de şirketin kullanıcıları için web3 teknolojileriyle dijital topluluk ve bağlılık sağlama amaçlarıyla Hiromita’nın insanlara vermek istedikleri örtüştü. 
 
Pandeminin etkilerinin azalması ve atölyeme dönüşümle beraber ise tuval üstünde özlediğim boya ve diğer malzemelerle üretmeye başladığımda, başka türlü bir yaratıcı gerilime girdim. Çehresini ve kompozisyonunu sabit tutarak; malzemeleri ve renk paletini değiştirerek; kendi olan, başkaları için değişmeyen bir karakter arayışına girdim. Çünkü Hiromita’nın dijital ortamdan çıkarak, etkileşiminin fiziksel boyutu da içerecek olması bende büyük kaygı yarattı. Ekranda capcanlı görünen ve sevilen Hiromita, fiziksel dünyayla iletişime geçtiğinde başına ne gelecekti? Bu kaygıyı yatıştırırken, Hiromita resimleri, her şeye rağmen kendine sadık kalmanın, kendine ait olmanın önemini vurgulayan bir anlatıya dönüştü. 
 
İmgeden heykele uzanan yolculuğunda ise yine kökleri Antik Yunan Felsefesi’ne dayanan, arketipsel psikolojideki “meşe palamudu teorisi” ilham verdi. James Hillman, Plato’ya dayandırdığı düşüncelerinde, her insanın dünyaya, kendine özgün bir imgeyle, bir amaçla dünyaya geldiğinden bahseder. Hiromita, heykel formunda doğuştan getirdiğimize inanılan, bize özgün ve biricik olan arzuyu ve yaratıcılığı gerçekleştirebilmeyi görselleştiriyor. Bize özgü varoluşumuzu yaşamamız için bir hatırlatıcı, bir dost. Kendi özgün potansiyelimize, kişisel mitolojimizde varacağımız yere varmamız için bize eşlik eden bir varlık Hiromita. 
 
 
“Kindred Spirit”, 2023
 
Hiromita'nın dijital resimden karışık teknik resim ve heykele dönüşümü, Daimon teorisiyle uyumlu derinlemesine sembolik bir yolculuk. Daimon veya içsel rehberimiz, bizi özgün ve özgünlük yolculuğunda yönlendiren bir içsel kuvvet. Hiromita bu kavramı somutlaştırıyor. 
Dijital haliyle, Hiromita yeni doğmuş bir Daimon'u temsil ediyor. - gerçekleştirilmeyi bekleyen bir fikir, ruhani bir varlık. Hiromita'nın dijital hali, özgün benliğini keşfetme yolculuğunun başlangıcını simgeliyor.
 
 
“Hello Dream Guardian”, 2023
 
Hiromita, karışık teknik resimlere dönüşerek, hayatımızdaki Daimon'un etkisinin açılmasına benzeyen bir dönüşüm geçiriyor belki de. Her malzeme tabakası ve her fırça darbesi, karakterinin derinliğini ve karmaşıklığını artırıyor. Yine de sabit kalan çehresi ve kompozisyonuyla, tüm bu değişime rağmen hayatın içinde kendi olan kimliğini taşımaya devam ediyor.  Son olarak, yolculuk, tamamen gerçekleşmiş Daimon'un somutlaşması olan heykele dönüşümü ile sona eriyor… 
 
Daimon teorisi, ruhun nihayetinde bizi en özgün benliğimize yönlendirdiğini önerdiği gibi, Hiromita'nın heykele geçişi, gerçek doğasını kucaklamasını temsil ediyor. Üç boyutlu şekli, Daimon teorisi tarafından teşvik edilen varoluşumuzdaki imgeyi gerçekleştirmektir. Resimdeki gibi bir illüzyon yoktur heykel formunda. Kendi gibidir. Neyse o olabilmiştir. 
 
Bu sanatsal aşamalar aracılığıyla Hiromita'nın yolculuğu, özgün benliğin keşfi ve gerçekleşmesi üzerine odaklanıyor. 
 
Sizin dijital sanatla geleneksel sanatı birleştirme yaklaşımınız nedir ve bu yaklaşımın eserlerinize nasıl yansıdığını düşünüyorsunuz?
 
Geleneksel (fiziksel) malzemeler; malzemenin hafızası, dokusu, taşıdığı anlamlarla, sanatın insana dairliğini anlatmadaki gücünü taşıyor. Dijital sanatın ise, solmaz, parlak renkleri ve kısa sürede çok farklı bakış açılarını bir araya getirme olanakları, hayal gücümü genişletiyor. 
 
Fiziksel olanın sınırlarını aşarken dijitalden, dijital olanın yaşatamadığı duyusal hisler içinse fiziksel olanın somutluğundan yararlanıyorum. Tablet kalemlerinin, dijital fırçaların hissiyatı çok farklı. Alışmak, normal çizimden farklılıklarını ve olasılıklarını öğrenmek gerekiyor. Kağıt veya tuval üzerindeki sürtünme hissi yerine daha farklı duyarlılıklar oluyor dijital ekranlarda. Tablet kaleminin farklı basınç ve hızda farklı kalınlıkta/yoğunlukta izler bırakması gibi üzerinde zaman geçirdikçe keşfedilen özellikleri, bana eski ustaların, boya yaparkenki uğraşlarını ve tekniklerinin zaman içerisindeki gelişimlerini hatırlatıyor. Üretirken, hala bir yüzeye dokunarak çalışıyoruz. Ama farklı his ve duyarlılıklarla. Yeni gerçeklikleri sonradan eklemek, farklı bakış açılarını birleştirmek de çok daha kolay ve çağımızın çok parçalı ve karmaşık yaşantısına uyan bir yanı var. Bütün bu araçların, içerik ve bağlam uyumu olan, insana dair kalıcı ve etkileyici görsel hikayeler anlatması için geleneksel yöntemlerde olduğu gibi olgunlaşması gerekiyor. 
 
 
“Flowing”, 2023
 
Ekranlarımız bu kadar parlak, instagram akış sayfamız bu kadar renkliyken sanatın bundan etkilenmemesi olası değil. Dijital sanat, renklerin kalitesini arttırdı, capcanlı, solmayan renklar, geçişler üretebiliyorum. Bir görüntüyü çok büyütüp inanılmaz detaylar ekleyebiliyorum. Veya normalde bir araya gelmeyecek farklı katmanları bir araya getirip yeni olasılıkları çok daha cesurca deniyoruz. Ama dijitali de içine alan sanat, eninde sonunda, içerik ve bağlam uyumu olunca ve insana dair, gerçeğe dair bir duygu veya deneyim geçirince kalıcı olacaktır. Bu nedenle, malzemenin ve tekniğin büyüsüne kapılmayıp anlatmak istediğim anlatıya odaklanmaya çaba gösteriyorum.
 
Dijital resim/NFT alanındaki çalışmalarınız hakkında bilgi verebilir misiniz? Bu çalışmaların sanat dünyasında nasıl bir etkisi oldu?
 
Dijital resimlerimi NFT’ye dönüştürebilecek teknik altyapıya sahip olmam, kripto okur yazarlığa sahip olmak, Hiromita’yı NFT olarak sunmak, sanatımın uluslararası tanınırlığını artırdı, daha görülür oldum ve ilk büyük marka işbirliğimi de gerçekleştirmemi sağladı. 
 
Rarible platformuna koyduğum ilk Hiromita NFT koleksiyonundaki eserler, Studio As We Are’ın küratörlerinin dikkatini çekerek, New York’ta NowHere Galeri’de, Women of the World Sergisi’nde yer aldı. Dünyanın çeşitli yerlerinden gelen kadın sanatçılar arasında hem Türkiye hem de Tayvan’ı temsil ettim. Ardından dijital cüzdan üreten CoolBitX şirketiyle olan marka işbirliğimde de kullanıcıları için dijital topluluk ve bağlılık sağlama amaçlarıyla Hiromita’nın insanlara vermek istedikleri örtüştü. Kredi kartı büyüklüğündeki dünyanın ilk “soğuk” mobil donanım cüzdanını yaratan CoolBitX, yeni “sıcak” dijital cüzdanı CoolWallet HOT’ın tanıtım kampanyasını Hiromita’yla oluşturduğu özel bir NFT koleksiyonuyla duyurdu.
 
“CoolWallet x HIROMITA” NFT koleksiyonu sayesinde, dünyanın çeşitli yerlerinde Hiromita koleksiyonerleri oldu. Hiromita’nın hikayesini, verdiği mesajı markanın düzenlediği çevrimiçi toplantılarda anlatma fırsatı buldum. Çin Yeni Yılında markanın kullanıcıları farklı Hiromita’lardan kendi hayatları için diledikleri özellikleri getiren Hiromita’yı NFT koleksiyonlarına katma fırsatı buldular. Kültürel, finansal, sanatsal katmanları olan zengin bir hikaye anlatıcılığı için sanatçıya verdiği olanakları önemli buluyorum.
 
 
İlgi çekici hikayesi olan NFT sanat eserleri, markalara, sanatın gücü, ortak ilgi alanları ve kültürel deneyimler yoluyla insanlarla bağlantı kurabilme olanağı tanıyor. CoolBitX ile gerçekleştirdiğim bu işbirliği, Web3 teknolojileriyle insanların, sanatçıyla, markayla ve birbirleriyle etkileşim kurabilecekleri anlamlı bağlar oluşturabileceğinin bir örneği oldu.
 
Gelecekteki planlarınız nelerdir? 
 
2024 yılı için Türkiye ve Kore için Hiromita resim sergisi teklifleri geldi, onlara hazırlanacağım. Daha büyük ve ilişkisel estetiği kuvvetli heykeller üzerinde de çalışıyorum. Hiromita’nın, çocuklar için bir sosyal sorumluluk projesinde yer almasını da düşünüyoruz. Kendindeki ve diğerindeki farklılıkları kabul etmek ve kucaklamak konusunda çocukların kendi Hiromitalarını renklendireceği bir proje üzerinde çalışıyoruz.